Cumhuriyet döneminde yaşayan Cinni’ler

Cinnîler
Cumhuriyet döneminde yaşayan Cinni’ler
"Cinni”sözcüğünün ansiklopedik veya sözlük anlamı, “cinlere mensup” ya da “cinlerle ilgili” demektir. (Meydan Larousse, Cilt: 2, Sf: 954) “Cinci” sözcüğü ise, sonradan uydurulmuş ve yakıştırılmış bir sözcüktür. Felsefeciler ve büyük din bilginleri, “cinci” sözcüğünün özellikle bir takım din bezirganları ve şarlatanlar tarafından uydurulduğunu kabul etmektedir. “Cinni” sözcüğü ile “cinci” sözcüğü, bu nedenle yukarıdaki anlamlarından da anlaşılabileceği gibi, birbirinden çok farklıdır.  

Eski Türklerde, “akıl ve zeka”nın sembolü olarak kullanılan “cin” sözcüğünden türetilmiş olan “cinni”, bir ünvan olarak kullanılan bir sözcüktür. Örneğin; en eski Türklerde, Şamanizm döneminde, Çin ile bu ülkeye sınır olan Türk insanları arasında, “cinni” sözcüğü, “hem ulu bir hekim, hem de aynı zaman da ulu bir bilgin” konumunda olan insanlar için bir ünvan olarak kullanılırdı. Yani; bu unvan bu iki özelliği birden aynı anda taşıyan kişilere verilebilirdi ancak...
Cumhuriyet döneminde yaşayan Cinni’ler

Muallim İsmail Hakkı Efendi (Cinni Hoca):

 Buradan anlaşılacağı gibi, yaşamlarını yöremizde sürdürmeye başlayan İbn-i Cinni’lerden en fazla iz bırakanı da, halk tarafından “Cinni Hoca” olarak anılan ve Turgutlu'da Rüştiye Mektebi Müdürlüğü ve tarih öğretmenliği görevinde bulunan İbn-i Cinni İsmail Hakkı Bey olmuştur. Sanırım bunun nedeni de, dönemin olağanüstü yaşam koşulları dolayısıyladır. Çünkü, olağanüstü koşullar, her zaman ortaya bazı karakterler veya kahramanlar da çıkarır. İsmail Hakkı Bey de, 20. Yüzyılın başlarında, Turgutlu’nun tarihsel süreci içinde, işgal öncesi ve işgal altındaki yaşam sürecinde, bu nedenle iz bırakan en önemli karakterlerden biri oldu.

 1864’te Yayla mahallesinde doğmuş, Sübyan ve Rüştiye okullarını bitirdikten sonra, Limoncu Camii Medresesi’nde 9 yıl tahsil yapmış. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nde Arapça ve Farsça ile “Hadis ve Kelam”dan icazet almış, dönüşte, İkbal ve Necmülmaarif okullarında öğretmenlik ve müdürlük yapmış, İzmir’de açılan yarışma sınavını kazanarak 19 Mayıs 1884’de Kasaba’daki Rüştiye okuluna önce öğretmen, sonra da müdür olmuş.

Yunan işgali yıllarında, “Kasaba Maarifi İslamiye Derneği”ni kurarak, bu süredeki okumayı sağlamış. Kuvvayı Milliye’nin Kasaba’daki istihbarat örgütü sorumlusu olarak o devirlerde görev yapmış. 50 yıllık öğretmenlik hayatından sonra, 1930’da emekli olmuş ve 24 Aralık 1942’de vefat etmiştir...”  Daha fazla bilgi için tıklayınız: Cinni Hoca: Bilge mi, evliya mı?

 

'Son Cinni', İbn-i Cinni Mustafa Niyazi Dinçsoy:

Mustafa Niyazi Dinçsoy, dedelerinden gelen “İbn-i Cinni” ünvanını gerçekten de fazlasıyla hak eden özelliklere sahipti.  Ben ona “Son Cinni” diyorum.   Tıklayınız: 'Son Cinni'

Atalarından gelen “İbn-i Cinni” ünvanini, yazılarında ve eserlerinde büyük bir gururla, bir imza olarak kullanan Op. Dr. Mustafa Niyazi Dinçsoy ise, 86 yıllık yaşamı içinde, “İbn-i Cinni” olabilmenin o ayrıcalıklı tavrını 20. ve içinde bulunduğumuz 21. Yüzyıla kadar taşıyabilme  onurunu da yaşayabilmiştir. 1914 yılının 23 Nisan gibi anlamlı bir gününde dünyaya gözlerini açan Op. Dr. Dinçsoy, 2000 yılının 29 Ekim’inde, yine anlamlı bir günde dünyaya gözlerini yumdu.

“Yaşamım çok güzel ve anlamlı rastlantılarla dolu” derdi sevgili Dinçsoy. Bunlar arasında Mustafa Kemal’le ilgili olan anılarını ise hiç unutamamıştı. Benim yaşamımdaki güzel rastlantılardan biri ise, kendisinin deyimiyle "en yakın dostu" olma onurunu taşımak oldu. 

 Biyografisi için tıklayınız: Sihirbaz Doktor    


Yorumlar - Yorum Yaz