TBMM'ne mektup

TBMM KOMİSYONU'NA YAZILAN, AMA GECE YARISI ADETA JET HIZIYLA KOMİSYONDAN GEÇİRİLEN 'YENİ MADENCİLİK YASASI'NIN GEÇİRİLİŞ HIZINA YETİŞEMEYEN MEKTUP

Yeni Madencilik Yasası'nın TBMM'de görüşülmeye başlanılması sırasında alınan bilgiler;  görüşmelerin 2 gün süreceği şeklindeydi. Bu nedenle TURÇEP tarafından hazırlanan bir yazı ile sürece müdahele edip, hem AP'nin siyanür hakkındaki kararını TBMM'nin gündemine sokmak, hem de aynı kararın sülfürik asit için de geçerli olması gerektiği, ayrıca yeni yasanın çevre felaketlerini daha da büyüteceği konularında yasaya ilişkin uyarıda bulunulmuş olunacaktı. Ama hep yaptıkları gibi yine gece yarısı yeni madencilik yasasını da geçiriverdiler ve bu yazı da dolayısıyla gündeme gelemedi. Aşağıda TBMM Madencilik Komisyonu Başkanı'na ve aracılığıyla TBMM'deki yeni madencilik yasası görüşmeleri sırasında oluşan yasa komisyonuna yazılmış yazı yer alıyor.

TBMM Madencilik Komisyonuna,

1- Dünyanın en kaliteli yedi tarım havzasından biri olan Gediz Havzası, Manisa’nın Turgutlu ilçesinde bulunan Çaldağı’ndaki nikel madeni çalışmaları nedeniyle çok ciddi ve büyük bir çevre felaketi ile karşı karşıya bırakılmış durumdadır. Bunun nedeni ise, İngiliz Sardes Şirketi tarafından uygulanacak olan proje dolayısıyladır. Açılımı “sülfürik asit liç yöntemi ile açık maden işletmesi” olan bu projenin tüm Gediz Havzasını çok büyük bir çevre felaketine götüreceği tüm bilim adamları tarafından hazırlanan raporlarda bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Bu projeye dünyanın hiçbir ülkesinde izin verilmediği, projenin sahibi olan Sardes şirketinin bağlı olduğu İngiliz European Nickel  PLC şirketinin de daha önce bu projeyi uygulamak istediği ülkelerden çevreye verdiği zararlar nedeniyle bizzat hükümet yetkililerince kovulduğu da bilinmektedir. Ne acıdır ki, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmasına izin verilmeyen bu projeye sadece Türkiye’de izin verilmiş durumdadır.  Bunun nedeni ise, İngiliz şirketi tarafından yürütülen lobi faaliyetleri, İngiliz büyükelçiliği ve İngiliz hükümetince Türk hükümeti üzerinde yapılan baskılar, ayrıca bu nedenlere bağlı olarak söz konusu proje için hükümet yetkililerince hiçbir yeterli araştırma ve inceleme yapılmamasıdır.

Dünyada sadece Sardes şirketi ve bağlı bulunduğu European Nickel şirketi tarafından kullanılan bu proje, dünyada ilk defa Turgutlu’da denenecek ve uygulanacaktır. Ancak tüm bilim adamlarının ve çevresel kuruluşların yaptıkları bilimsel araştırmalar, böyle bir projenin tüm Gediz Havzasını çok büyük bir çevre felaketine götüreceğini göstermektedir. ÇED raporunun doğru olabileceği varsayımına göre bu şirkete çalışma izni ve projeye de onay verilmesi, yukarıda sıraladığımız nedenler dolayısıyla da dünyada ilktir. Bu durum da hükümet yetkililerini çok büyük bir vebal altında bırakacak ve vicdanları yaralayacaktır.

Öte yandan, Avrupa Parlamentosu tarafından 05 Mayıs 2010 tarihinde alınan bir kararla, madencilik sektöründe özellikle son yıllarda çok yaygın bir yöntem haline gelen “siyanür” hakkında “yasaklanması” kararı alınmış durumdadır. Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı, “siyanürün çevre ve insan sağlığına verdiği telafisi zor zararlar nedeniyle madencilik sektöründe bir yöntem olarak kullanılması 2011 yılından itibaren AB’ye üye tüm ülkelerde yasaklanması” şeklindedir. AP’nin bu kararı siyanürün madencilik sektöründe kullanılmasını tüm dünya genelinde yasaklamaktadır.

Avrupa Parlamentosu’nun kararı doğrultusunda, “siyanür” gibi dünya genelinde çok yaygın bir yöntem haline gelen çevreye ve insan sağlığına zararlı bir yöntemin yasaklanması, siyanürden daha da tehlikeli ve zararlı bir kimyasal madde olan “sülfürik asit”in de yasaklanmasına bir emsal teşkil etmektedir. Avrupa Parlamentosu’nun madencilik sektöründe çevreye zararlı kimyasal maddelerden sadece siyanür hakkında karar vermesi, sülfürik asitin bu kararın dışında bırakılması anlamına gelmemektedir. Bunun anlamı sülfürik asitin AP’nin gündemine gelmeyişi, AP tarafından bu yöntemin zaten “kullanılamaz” bir yöntem olarak görüşmüş olmasıdır. Çünkü sülfürik asit liç yöntemi dünyada sadece Türkiye’de ve Turgutlu Çaldağı’nda uygulanacaktır. Bunun nedeni ise maalesef hükümetimiz tarafından onay verilmiş olmasıdır.

Dünya genelinde madencilik sektöründe siyanürün yasaklandığı bir ortamda, siyanürden daha tehlikeli ve zararlı, dünyada hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen sülfürik asit projesine sadece Türkiye’de izin verilmiş olması hem insanlık, hem de tarih karşısında hükümetinizi çok ağır bir vebal altında bırakacaktır. Tüm bilim adamlarının ortaya koyduğu araştırmalar göstermektedir ki, siyanürün etkisi bir süre sonra kaybolsa bile, sülfürik asitin zararlı etkileri yüzyıllarca sürebilmektedir. Bu projenin yaratacağı çevre felaketinin boyutlarının ne kadar korkunç olabileceğinin kesin olarak bilinememesi, endişeleri daha da büyütmektedir. Çünkü dünyada bu projenin uygulanmasına izin verilmediğinden herhangi bir kıyaslama yapma imkânı da bulunmamaktadır.

AP’nin siyanürlü altın gibi maden şirketlerince dünya genelinde çok yaygın bir hale getirilen bir yöntemi yasaklama kararı alması doğrultusunda, ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda çaba sarf eden ve uyum yasaları ile bu yolda ilerlemeye çalışan hükümetimize düşen görev de, sülfürik asit gibi dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmasına izin verilmeyen, (bir anlamda zaten adı resmi olarak konulmadan yasaklanmış olan) bir proje ile ilgili yasaklama kararı çıkartmak olacaktır. Bu karar öncelikle Türkiye’ye, dolayısıyla hükümetimize düşmektedir. Çünkü sülfürik asitin dünyada uygulanmasının sadece Türkiye’de yapılması söz konusudur.

Bizler, ilçemizde bulunan tüm sivil toplum örgütleri, dernekler, esnaf odaları, sendikalar ve ilçemizde bulunan tüm siyasi partilerin bileşimi olan TURÇEP, TEMA Temsilciliği ve EGEÇEP olarak, 3 yıldan fazla bir zamandır Turgutlu Çaldağı’nda uygulanmak istenen bu projeye ve maden şirketine karşı büyük bir mücadele vermekteyiz. Bu mücadelemiz söz konusu projenin yasaklanmasına kadar da devam edecektir. 

2- Bizler madencilik karşıtı bir anlayış içinde değiliz. Yanlış madencilik yasaları ve uygulamalarının karşısındayız. TBMM’nin gündemine gelen “Yeni Madencilik Yasa Tasarısı” da AP tarafından getirilen ve dünya genelinde uygulanması istenen madencilik anlayışının çok gerisinde kalan ve sadece maden şirketlerinin isteklerini ve taleplerini göz önüne alan niteliktedir. AB’ne uyum yasaları çıkararak, Türkiye’yi AB üyesi bir ülke yapmaya çalıştığını ileri süren hükümetimiz, böyle bir madencilik yasasıyla ne yazık ki ülkemizi çağdaş madencilik anlayışı dışında bırakacaktır. Söz konusu yasa tasarısı, sadece maden lobilerinin çıkarınadır, halkımızın ve ülkemizin çıkarına değildir. İnsan ve çevre sağlığını hiçe sayan, biyoçeşitliği ve ekosistemi mahveden, yeraltı zenginliklerimizi şirketlerin talanına açan nitelikte düzenlemeler içermektedir.

Bizler, mevcut madencilik yasasını bugün zaten yaşanmakta olan pek çok çevre felaketinin kaynağı halinde olması nedeniyle “vahşi madencilik” olarak tanımlamaktayız. Ancak, yeni madencilik yasa tasarısının yasalaşması halinde, madencilik uygulamaları daha ciddi çevre felaketleri yaşanmasının önündeki tüm engelleri de kaldırmış olacağından  “vahşi madencilik” tanımı bile zayıf kalacaktır. Bu madencilik yasası anlayışı nedeniyle de toplum ve tarih karşısında da çok ağır bir vebal altında kalınacaktır. Maden yasası bu haliyle çıkarsa, sadece maden şirketlerinin istekleri yapılmış olacak, ama tarihin ve toplumun vicdanı kanatılacaktır.

SONUÇ OLARAK;
A-      Ekte bilgilerinize sunduğumuz Avrupa Parlamentosu’nun 5 Mayıs 2010 tarihli “madencilik sektöründe siyanürün kullanılmasının yasaklanmasının gerekçeli kararı”nın emsal alınarak, tüm dünya genelinde uyulması istenilen bu anlayışın, hükümetimizce AB’ye uyum çerçevesinde değerlendirilerek,  ülkemizde de madencilik sektöründe geçerli bir karar haline getirilmesi,
B-      Dünyada sadece Türkiye’de ve Turgutlu’da uygulanması söz konusu olan, AP’nin yasakladığı siyanürden de daha tehlikeli olan sülfürik asitin madencilik sektöründe yasaklanması,
C-      Sadece maden şirketlerinin çıkarına ve maden şirketlerinin önlerindeki hukuksal engellerin kaldırılmasına yarayacak olan “yeni maden yasa tasarısı”ndan vaz geçilmesi,
D-      Madencilikle ilgili yasaların, sadece maden şirketleri temsilcilerinin değil, çevreci kuruluşların da görüş ve önerilerinin alınarak, “çevreye ve insana saygılı, doğal güzelliklerimiz ve tarihi zenginliğimizi koruyan bir madencilik” anlayışının geliştirilmesi şeklinde düzenlenmesi,
özetle sunmak istediğimiz taleplerimizdir.

Çalışmalarınızda başarılar dileyerek, gereğini bilgilerinize arz ederiz.

TURÇEP  (Turgutlu Çevre Platformu)

Haziran 2010

TURÇEP Bileşenleri: TEMA Temsilciliği, Turgutlu Esnaf Odaları Temsilciliği, Turgutlu Esnaf Kefalet Koop.,  Turgutlu Ticaret Borsası, Turgutlu Ticaret Odası, Turgutlu Ziraat Odası, TARİŞ, Turgutlu Tarım Kredi Koop., Turgutlu Mimarlar Odası, Turgutlu Şoförler Odası, Turgutlu Tabipler Odası, Turgutlu Sulama Birliği, Turgutlu Çiftçi Malları Koruma Bşk., Dağcılık Kulübü, Turgutlu Sarraflar-Kuyumcular Derneği, Turgutlu Makine Müh. Odası, K. S. S. Koop. Bşk, Turgutlu İşçi Dayanışma Derneği, Turgutlu Toplumsal Dayanışma ve Kültür Merkezi, Turgutlu İnşaat Müh. Odası, Turgutlu Engelliler Derneği, Turgutlu Baro Temsilciliği, Turgutlu Avcılar Kulübü, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Eğitim Bir Sen, Türk Eğitim-Sen, Emekli-Sen, Atatürkçü Düşünce Derneği, CHP Belediye Şehir Meclisi Üyeleri, MHP CHP Belediye Şehir Meclisi Üyeleri, BBP, BDP, BTP, CHP, DP, DSP, MHP, SP, YP.

EKİ:
1- Avrupa Parlamentosu'nun 05 05 2010 tarihli madencilik sektöründe siyanürün kullanılmasını yasakladığı haberi
2- Avrupa Parlamentosu'nun 05 05 2010 tarihli madencilik sektöründe siyanürün kullanılmasının yasaklanmasının gerekçeli kararı
3- İTÜ Kimya Metalürji Fakültesi Öğretim Üyesi, Metalürji Yüksek Mühendisi ve TEMA Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman’ın Çaldağı hakkında hazırladığı rapor,
4- TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin Raporu

0 Yorum - Yorum Yaz