TURÇEP’ten Prof. Dr. Orhan Kural’a cevap

Prof. Dr. Orhan Kural'ın 27 Aralık 2010 tarihinde gazetecilere yaptığı açıklama, kendisi adına büyük bir talihsizlik olmuş. Öncelikle Turgutlu'ya "Yaşanabilir bir dünya için elele" konulu bir konferans vermeye gelip, gazetecilere Çaldağı nikel madeni lehine açıklama yapması büyük bir çelişkidir. Bu açıklamayı birileri adına kamuoyu yaratmak amacıyla yaptığı bizim için malum olsa da, açıklamaları "profesör" unvanı taşıyan birinin kendisini nasıl bir duruma düşürebileceğine ibret verici bir örnektir. Baştan sona çelişkilerle dolu bu açıklamayı bir de "çevreci bilim adamı" tavrı içinde yapması, kendisini daha da gülünç bir hale düşürmüş.

Orhan Kural’ın Bergama’da siyanürle altın çıkarma çalışması yapan maden şirketini “AB’den ödüller alan bir firma haline geldi” diye anlatması da, dünyadan bu kadar habersiz olması bakımından şaşırtıcıdır. Çünkü Türkiye, bu maden şirketine karşı Danıştay kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tam 1 milyon 817 bin 761 TL tazminat ödemeye mahkûm edilmiş ve 17 Ekim 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi de bu haberi manşetten duyurmuştur.

Öte yandan Avrupa Parlamentosu da, 5 Mayıs 2010 tarihinde aldığı bir kararla madencilik sektöründe siyanürün kullanılmasını yasaklamış ve AB ülkelerinden bu yasaklama kararının 2011 yılından itibaren dünya genelinde uygulanmasını istemiştir.

Çaldağı ile ilgili “dünyada hiçbir ülkede böyle bir maden olup da çıkarılmaması mümkün değil” şeklindeki sözleri de Prof. Dr. Orhan Kural’ın dünyadan habersiz olduğunun bir başka örneğidir. Sülfürik asit liç usulüyle açık nikel maden işletmesi bugüne dek dünyanın neresinde uygulanmıştır verebileceği tek bir örnek var mı? Gerçeklerden mi habersiz, yoksa saklamaya mı çalışıyor? Çünkü sülfürik asit liç usulüyle açık nikel madeni işletmesine ve bu yöntemi uygulamak isteyen bu şirkete dünyanın hiçbir ülkesinde izin verilmemiştir.

“Çevrecilik” konusu, “profesör” unvanını Orhan Kural gibi taşıyan kimselere kaldıysa eğer, hepimizin oturup dünyanın haline ağlaması gerekecek. “Sardes şirketinin gitmesi Türkiye için büyük kayıptır” sözüne karşılık olarak vereceğimiz cevap ise, “Bu şirketin gitmesi Gediz vadisinin büyük bir çevre felaketinden kurtulması demektir” şeklinde olacaktır.

TEMA hakkında sarf ettiği yakışıksız sözler de, kendisine vermeye çalıştığı “çevreci” imajının ne kadar sahte olduğunu ispat etmektedir sadece. Çünkü TEMA’nın hem ulusal, hem de uluslararası alandaki kimliği tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir. Tuğla fabrikaları ve hayvancılıkla ilgili gülünç açıklamalarına ise ilgili kurumların gereken cevabı vereceklerine inanıyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla

TURÇEP

Turgutlu Çevre Platformu

30 Aralık 2010

0 Yorum - Yorum Yaz