Sihirbaz Doktor | |||||||||
1969 yılında yaş haddinden emekli olduğunda, memleketi olan Turgutlu’ya gelip yerleşmeye karar vermişti. Ancak, kendisini adadığı insanlık hizmeti, emeklilik yıllarında her şeyden elini eteğini çekmiş bir şekilde yaşamasına izin vermiyordu. Bu nedenle, Turgutlu’da bugünkü Namık Kemal İlköğretim Okulu’nun hemen karşısında bulunan 2 katlı evinin giriş katını muayenehaneye dönüştürüp, Turgutlulu hemşehrilerinin sağlık hizmetinde bulunmayı da sürdürdü. Oysa, işin bütün sırrı, akupunktur tedavisindeydi. | |||||||||
Güzel ve anlamlı rastlantılar, onun hayatındaki en önemli ayrıntılardı belki de. “Yaşamım çok güzel ve anlamlı rastlantılarla dolu” derdi. Bunlar arasında Mustafa Kemal’le ilgili olan anılarını ise hiç unutamamıştı. İlk kez 26 Ocak 1923’te henüz 9 yaşındaki bir çocukken Turgutlu’da kendisine çiçek verdiği Mustafa Kemal’le daha sonra yine hiç unutamayacağı karşılaşmaları olmuştu. İzmir Erkek Lisesi’nde okurken, okullarını teftişe gelen Mustafa Kemal’le bir kez daha burada karşılaşmış ve sınıfta sorduğu bazı soruları yanıtlamış, 1933’te, Cumhuriyet’in 10. Yıl kutlamalarında, bu kez de üniversitenin öğrenci temsilcisi olarak Çankaya’daki törene katılmış ve Mustafa Kemal’in burada da bir üniversite öğrencisi olarak elini öpmüştü. Hayranı olduğu Mustafa Kemal’le son buluşması ise, yedek subaylığını yaptığı sıraya rastlamıştı. Ama bu kez, Mustafa Kemal, fiziki olarak değil, sadece manevi olarak hayattaydı. Yedek Subay Hekim olarak Mustafa Kemal’in katafalktaki nöbetine giden M. N. Dinçsoy, İstanbul’dan Ankara’ya uğurlanış törenine de refakat etmişti. Son olarak da 10 Kasım 1953’te Mustafa Kemal’in Etnoğrafya Müzesi’nden ebedi istiratgahı olarak Anıtkabir’e nakledilmesi sırasında da görev almış ve O’nu sonsuzluğa uğurlamıştı. | |||||||||
Son görüşmemiz | |||||||||
Sevgili Dinçsoy’u her zaman hayatında kuralları olan ve bu kuralları büyük bir titizlikle uygulayan bir kişi olarak da anımsıyorum. Örneğin; bu kurallardan biri her yıl 10 Kasım günü mutlaka Anıtkabir’e giderek Mustafa Kemal’in manevi huzurunda kendisini ziyaret etmekti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı da hep Türkiye’nin kalbi Ankara’da izlemeyi bir alışkanlık haline getirmişti. 2000 yılında, kızı Ş. Tanju Dinçsoy'un evinde 28 Ekim'i 29 Ekim'e bağlayan sabaha karşı hayata gözlerini yummuştu sevgili dostum. Bu acı veda anısını şöyle anlatıyor kızı: "Geceyarısı saat 03.30 sıralarında beni kaldırarak ağrısı olduğunu söyledi. Hemen ambulans çağırdım, ama ne hikmetse ambulans 45 dakika gelmedi. Ben, damadı olan eşim ve eşi Perihan Hanım'la konuşarak ruhunu teslim etti. 29 Ekim için Ankara'ya gidip Cumhuriyet Bayramı merasimine katılmak istiyordu. Ama olmadı. Vasiyeti üzerine Turgutlu'ya gittiğimizde ise 29 Ekim Belediye Bandosu ve okul töreniyle karşılaştık..." Onun ölümüne inanmakta güçlük çektiklerini anlatmıştı kızı: “Bir gece önce öylesine neşeliydi ki. Ertesi gün Cumhuriyet Bayramı olduğu için çok sevinçliydi. Bize Atatürk ile olan bütün hatıralarını anlatmıştı...” Sevgili eşi Perihan Hanım, “Doğumu da, ölümü de anlamlı günlere rastladı...” demişti. | |||||||||
Vefatının ardından yazdığım makale: Son Cinni | |||||||||
Tek tesellim, ölümünden bir yıl önce, kendisini çok duygulandıracak şekilde onurlandırılmasını sağlamış olmam. 1999 yılında, Mustafa Kemal’in ilçemizi ziyaretinin 76. Yıldönümü dolayısıyla, 26 Ocak’ta düzenlenen bir etkinlikte, dönemin kaymakamı Orhan Işın eliyle ADD tarafından kendisine bir onur plaketi verilmiştir. | |||||||||
| |||||||||
Eylül ayında evinde yaptığımız o son görüşmede, gazetede yayımlanmasını sağlamam için bir makale vermişti. “Ben Unutmadım, Sen De Unutma” başlıklı makalesini, onun biyografisine ekleyerek, sözü “Son Cinni”ye bırakıyorum. | |||||||||
| |||||||||
| |||||||||