Şeyh Turud kimdir?

Şeyh Turud kimdir?

Adanalı olduğu bilinen ve ünü tüm Anadolu'ya yayılarak devrinde "bilginler bilgini" olarak tanınan Şeyh Edebali, 1205-1325 yılları arasında yaşamıştır. Tarihlerden de anlaşıldığı gibi, 120 yıl yaşadığı bilinir. Ünü Anadolu sınırlarını bile aşan Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in karısı Mal Hatun'un da babasıdır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşu sırasında da Şeyh Edebali'nin çok büyük katkıları ve hizmetleri vardır. 

Ünlü bilgin ve filozof Şeyh Edebali, Anadolu Selçuklu Devleti'nin başındaki Sultan Alaaddin Keykubat döneminde İtburnu kasabasını mesken edinerek, burada kurmuş olduğu bir tekkede özellikle yöneticilik kuralları ve yasaları ögretmekteydi. Kayı Aşireti mensuplarının gönlünde gelecekte aşiretinin başina geçecek kişi olarak yer edindiğinin bilincinde olan Osman Bey de, bir süre sonra ünlü bilginin verdiği bu dersleri izleyenler arasında yer almaya başladı.

Şeyh Edebali
Osman Bey, Şeyh Edebali’nin ögretilerinden yararlanmaya büyük özen gösterdi. Bu nedenle de bir süre sonra ünlü bilginin en sadık ögrencisi ve tekkesi ile evini en sık ziyaret eden kişi de oldu. Bu sık ziyaretlerinden birinde de, ünlü bilginin kızı Mal Hatun ile karşılaştı ve gönlünü kaptırdı. Kısa zaman içinde, beslediği duygularını açarak, Şeyh Edebali'den kızı ile evlenmek istediğini belirtti ve iznini istedi. Ama aldığı cevap olumsuzdu.

Şeyh Edebali, Osman Bey’in iyi bir damat olabileceğinden emindi, ama Kayı Aşiretinin gelecekte başina geçecek olan Osman Bey’in gözüpekliği ve ataklığı ile yaptığı ün nedeniyle, gelecekte yükleneceği büyük sorumluluklar dolayısıyla kızını ihmal ederek mutsuzluğuna neden olabileceği kuşkusu ve kaygısını taşıyordu. Ama sonunda bu evlliğe razı oldu. Evinde kaldığı bir gecenin sabahında, Osman Bey'in gördüğü ünlü düşünü yorumlaması sırasında "Mal Hatun artık senin helalindir" sözleriyle de bir aşkı mutlu sonla buluşturacak şekilde Osman Bey'in kızı Mal Hatun ile evlenmesine izin verdiğini bildirecekti. Artık iş bir tek nikâh kıyılmasına kalmıştı.

O zamanlar nikâhların hem Türk hem de İslam geleneklerine göre kıyılması gerektiğinden herkes nikâh kıyamazdı. Özellikle dini bilgileri derin olan kimselerce bu nikâhların kıyılması gerekiyordu. Bu nedenle de Osman Bey ve Mal Hatun'un nikâhını kıyacak kişinin bu özelliklere sahip biri olması gerekiyordu. Ayrıca Mal Hatun'un Şeyh Edebali'nin kızı olması, Osman Bey'in de Kayı aşiretinin başında olması, durumu olduğundan da daha önemli hale getiriyordu. Bu tür soyluların nikahları ancak yine soylu kimseler tarafından ya da derin ve engin bilgileri olan bilge kimseler, şeyh ya da dervişler tarafından kıyılabilirdi. Bu nedenle de bu nikâh, bazı kaynaklara göre Şeyh Edebali'nin yakın dostlarından biri, kimi kaynaklarca da en sevdiği mürüdlerinden olan Şeyh Turud tarafından kıyılmıştı. 

Osman Bey'in nikâhının kıyılması olayı
Ünlü bir Fransız şairi, edebiyatçısı, düşünür ve siyasetçi olan, ayrıca "Osmanlı dostu" olarak da bilinen Alphonse de Lamartine, “Historie de L’Ottoman” (Osmanlı Tarihi) adını taşıyan eserinde Osman Bey'in Mal Hatun’la nikahını kıyan ve eserinde "Tourout” olarak adından söz ettiği dervişin de, Şeyh Edebali’nin arkadaşi olduğunu belirtir.

Lamartine, eserinde, bu nikah olayını şöyle anlatır: “Genç çiftin nikahı, Müslüman geleneklerine göre, Edebali’nin arkadaşı olan Şeyh Tourout (Burada Tur'ud, Fransızca olarak telaffuz edilmektedir) adlı bir derviş tarafından kıyıldı. Osman Bey, Şeyh Tourout’a ödül olarak, düşü gerçekleştiği taktirde, küçük bir vadi kenarında bir cami ve bir ev yeri bağışlayacağına dair söz verdi... Güçlendiği zaman, Osman Bey verdiği sözü unutmadı, yerine getirdi. Konya’da bir yer satın alarak onlara verdi... Ondan sonra gelen hükümdarlar, dedelerinin bu borçlarını, Saruhan Sancağı’ndan (Manisa yöresi kastediliyor) da yer vererek, kat kat ödediler...” (Historie de la Ottoman, Cilt: 1, Sf: 38)

Bir başka batılı tarihçi olan, Avusturyalı Doğu bilimleri uzmanı Joseph von Hammer de Şeyh Turud'dan söz eder. Hammer, aynı nikah olayını aktarırken, "İki sevgilinin nikâhını, Edebali'nin müridlerinden müttaki bir zat olanTurud adındaki derviş kıydı" sözleriyle olayı anlatır.

Öte yandan Şeyh Turud, elbette ki Osmanlı tarihçilerinin de yazdıkları yazılarda yer alıyor ve Osmanlı tarihçilerinin devlet arşivlerindeki yazılarında da yine Şeyh Edebali’nin müridi ve yakın dostu olan bir derviş olarak geçmektedir. Osmanlı kaynak ve belgelerinde yer alan Osmanlı tarihçilerinin anlatımlarında, Turud'dan bahsedilirken, Osman Bey'in ünlü rüyasını yorumladığı sırada yanında bulunan ve bu olaya tanık olan Şeyh Edebali’nin müridi ve dostu olarak söz edilmektedir. Konuyu ve olayı bir de bu yazılara göre de aktaralım.

Âşıkpaşazâde de Osman Bey'in rüyasını kendi uslübunca anlatirken, Nesrî de rüyanın Şeyh Edebâlî tarafından yorumlanışını ve sonrasındaki nikâh kıyılması olayını şu ifadelerle aktarır: 
"Şeyh ona "Ya Osman, müjdeler olsun. Hak Teâlâ sana ve senin evladina saltanat verdi. Bütün dünya evladinin himayesi altında olacak, hem de kızım Mal Hatun sana helâl oldu" diyerek, hemen kizini Osman Gazi ile evlendirdi. 

Lamartine
'in eserinde, Osman Bey'in nikâhını kıyması sonrasında bir ödül olarak Şeyh Turud'a verdiği söz konusunda ise şunları anlatıyor: "Osman Gazi'nin düşünü yorduğu sırada, Şeyh Edebali'nin Turud adlı bir müridi de orada bulunuyordu. 
"Ya Osman, sana padişahlik verildi, şükrâne olarak bize ne verirsin?" dedi.
Osman: "Sana bir şehir vereyim" dedi.
Derviş: "Şu köyceğize de raziyim, bana bir nâme (yazılı kâğıt, mektup, belge) ver" dedi.
Osman: "Ben yazi yazmasini bilmem. Bir su kabı ile bir kılıcım var. Onları nişan olsun diye sana vereyim. Benim evladım onları senin elinde görüp ibka (devamlı ve sürekli kılma, bakileştirmek, bir nevi beka) etsinler" dedi.
O su kabı ile kılıç onların elinde kaldı. Şimdi dahi padişah olanlar, onu (o köyü) görüp ziyaret ederler, o dervişin (Turud) evladına nimetler (verirler) ve ihsanlar ederler.
Bu menakib, Edabali oğlu Mehmed Paşa'dan nakledildi." 

Aynı rüya ve sonrasındaki nikâh olayı, bir başka Osmanlı tarihçisi olan Solakzâde tarafindan ise şu sekilde verilmektedir: "Şeyh Edebali biraz kendi iç âlemine baktıktan sonra başını kaldırıp Osman Gazi'ye; "Ey yiğit müjdeler olsun! Sana ve senin nesline padişahlik verildi. Rüyanda gördüğün o ay, koynumdan çıkıp senin koynuna girdi. Sen benim kızımı alip bana damad olacaksin. Bundan çocukların ve soyun olacak. Kıyamete kadar yedi iklimde hüküm süreceklerdir" dedi. Şeyh Edebali hemen orada bulunan Müslümanların huzurunda kızı Rabia'yı Osman Gazi'ye nikahladı. Orhan Gazi bundan dünyaya gelmistir." (Bazı kaynaklarda Mal Hatun'un adı Rabia olarak geçmektedir.)

Buraya kadar anlatılandan Turud adlı kişinin, Şeyh Edebali'nin yakın dostu ve müridi olduğu, aynı zamanda da Osman Bey'in ünlü rüyasını yorumladığı sırada Şeyh Edebali’nin yanında bulunduğu ve bu olaya tanık olduğu anlaşılıyor. Ve yine tüm tarihçilerin yazılarında, Turud adlı bu dervişin Osman Bey ile Mal Hatun'un nikahını kıyan kişi olduğu da belirtiliyor.

Hem bir Osmanlı dostu olan Batılı tarihçi Alphonse de Lamartine'in, hem de Osmanlı tarihçisi Nesrî'nin anlatımlarında, Osman Bey'in Turud'a yer bağışlayacağı konusundaki sözünden de bahsedilirken, Şeyh Turud ve aşireti ile dostluklarının baki olduğu da vurgulanıyor. Alphonse de Lamartine, eserinde, Osman Bey’in Mal Hatun ile olan nikahını nasıl anlattığını tekrar hatırlayalım: “Genç çiftin nikahı, Müslüman geleneklerine göre, Edebali’nin arkadaşı olan Şeyh Tourout (Burada Tur'ud, Fransızca olarak telaffuz edilmektedir) adlı bir derviş tarafından kıyıldı. Osman Bey, Şeyh Tourout’a ödül olarak, düşü gerçekleştiği taktirde, küçük bir vadi kenarında bir cami ve bir ev yeri bağışlayacağına dair söz verdi... Güçlendiği zaman, Osman Bey verdiği sözü unutmadı, yerine getirdi. Konya’da bir yer satın alarak onlara verdi... Ondan sonra gelen hükümdarlar, dedelerinin bu borçlarını, Saruhan Sancağı’ndan (Manisa yöresi kastediliyor) da yer vererek, kat kat ödediler...” (Historie de la Ottoman, Cilt: 1, Sf: 38)

Ünlü Fransız Alphonse de Lamartine, Osmanlı Tarihi adlı eserinde bu nikah olayına ve Osman Bey'in verdiği söze değinirken, Şeyh Tur’ud'a verilen bu sözün, daha sonraki yıllarda Şeyh Tur’ud aşireti'nin Saruhan Sancağı'na bağlı bulunan yöremize yerleştirilmesi şeklinde gerçekleştirildiğine değinir. Buradan çıkan sonuç; yöremize yerleşen ve kentimizin adını taşıdığı Türk aşiretinin kimliğinin ne olduğu, yöremize neden ve nasıl gelmiş olduğudur. Bu konu, buraya kadar anlattıklarımızda olduğu gibi, gerçek bilgi ve belgelere dayanıyor.

Ayrıca, Cevdet Türkay’ın Başbakanlık Arşiv Belgeleri’ne dayanarak hazırlamış olduğu Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar adlı eserinde Tur’ud Aşireti'nin Osmanlı Beyliği ile dostluğuna kanıt olabilecek bilgiler de sunmaktadır. Türkay, eserinde Osman Bey'in nikahını kıyan Derviş Turud ile Osmanlı Beyliği arasındaki dostluğun baki olduğu ve bu dostluğun sonradan Osmanlı Devleti'nın olduğu yıllarda da devam ettiğine kanıt olacak şekilde, önceleri Bozok Sancağı’na bağlı olan bu aşiretin, sonraları ise Saruhan Sancağı’na bağlı olduğunu yine Başbakanlık Arşiv Belgeleri’ne dayanarak ifade ediyor. (Cevdet Türkay-Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, Sf: 339)

 Sonraki sayfa: Neden Turgut Bey değil de Şeyh Turud?
Konunun devamı için diğer yazılar:

Yorumlar - Yorum Yaz