Nasrettin Hoca'nın hayatı
NASREDDİN HOCA'NIN HAYATI
Yalnız Anadolu insanın değil, bütün dünyanın gönlünde taht kurmuş halk bilgemiz Nasreddin Hoca, tarih boyunca Türk-İslam dünyasının gülen yüzü olmuştur. Barış ve kardeşlik önermeleriyle dolu mesajları, insanlık tarafından kuşaktan kuşağa, dilden dile aktarılarak yaygınlaşmış, her çağda güncelliğini koruyabilmiştir. Nasreddin Hoca'nın fıkralarında Onun yol gösterici kimliği, hazırcevaplığı, ince mizah anlayışı her zaman ön planda yer almaktadır. Nasreddin hoca 1208 yılında Sivrihisar'ın Horto köyünde dünyaya gelmiştir. İlk öğrenimini köyün imamı olan babası Abdullah Efendi'den almış Arapça ve dini bilgiler öğrenmenin yanında Kur'an'ı ezberleyerek hafız olmuştur. Konya'ya giderek öğrenimini sürdürdü. Öğrenimini tamamladıktan sonra Sivrihisar'da başladığı imamlık görevini Akşehir'de sürdürdü. Yerleştiği Akşehir'de zamanla müderris oldu. Burada evlendi ve kesin olmamakla beraber 1284 veya 1295 yılında orada vefat etti. Yıllardan beri anlatıla gelen fıkralar ve hikayeler ilk defa 1837'de İstanbul'da Matbaa i Amire'de Mısır'da ise Bulak Basımevi'nde yapılmıştır. Nasreddin Hoca yüzyıllardan beri tüm Türk Dünyasında güldüren ve düşündüren hikaye ve fıkralarıyla bilinmektedir. Türbesi Akşehir'de olmasına rağmen bütün Türbesi Akşehir'de olmasına rağmen bütün Türk Dünyasında kendisinin makamları vardır. Türk milletinin zeka inceliğini nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan kişi olarak Türk Kültür Tarihinde layık olduğu seçkin yerini almıştır. Nasreddin Hoca tüm hayatını insanlara doğru yolu göstermeye insanların zaaflarnı nükteli bir dille vurgulayarak onları kötülüklerden sakındırmaya harcamıştır. Onun hikayeleri hikmet ve ibret dolu olup zamanla atasözü haline gelmiştir.Her biri keskin bir zeka doğru işleyen bir aklının ürünüdür. 1208 - 2008 Hoca’nın 800 yıl önce başlayan dünya yolculuğu fıkra ve nükteleri aracılığıyla hâlâ devam ediyor. Çok az faniye nasip olan bu “uzun ömür”ün semeresi nükte ve fıkralarıyla Hoca; çözümsüz meselelere, çarpık durumlara, hayatın her alanında karşımıza çıkan yozlaşmaya parmak basmaya, güldürürken düşündürmeye ve ders vermeye devam ediyor. Nasreddin Hoca ’nın yasamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır.
NASREDDİN HOCA'NIN KİŞİLİĞİ Nasreddin Hoca, ömrünü insanlara doğru yolu göstermeye hasreden, iyilikleri bildiren, doğruya sevkeden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile, gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Latifeleri hikmet ve ibret dolu birer darb-i mesel gibidir. Bu bakımdan adına uydurulan edep dışı ve nükteden uzak bir takım fıkraların onunla ilgisi yoktur. Manidar latifeleri önce yakın cevresinde şifahi olarak dilden dile dolaşmış, sonraları git-gide yayılmış ve zamanla bir takım değişikliğe uğramıştır. Bu sebeple onun olmayan bir takım bayağı fıkralar da ona mal edilerek anlatılmıştır. Yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edeb sahibi bir veli olması, söz konusu sıradan basit fıkraları söylemediğini açıkca göstermektedir. Ayrıca, Nasreddin Hocan´ın efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman olduğunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü onun nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil, görünüşte güldürücü aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir. Ayrıca Türk milletinin zeka inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli vasfı; Allahü Teala'nın emir ve yasaklarını bir latife üslubu ile bildirmesidir. Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, Londra´da British Museum´da. Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı,onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum: ”İşte Nasreddin Efendinin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akibetini hayr eyleye” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Letaif-i Nasreddin Hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksak yönleri düzeltmek ve nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir. Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş ve bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son epouse adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature Populaire Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü, Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca, et ses Histoires Turques adlı eserleri sayılabilir.
Kaynak : Bizim Konya