• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/metin.sert.583/
  • https://twitter.com/MetinSert25
  • https://www.youtube.com/user/mlatalm

Viking Tarihi: Efsaneler ve Gerçekler



Viking tarihi: Efsaneler ve gerçekler

Bir Viking amblemi

Vikingler tüccar, kâşif ve savaşçı olarak tüm dünyaya nam salmış, 8. yüzyılın sonlarından 11. yüzyılın başlarına kadar etkin bir şekilde varlık göstermiş denizci bir kavimdi. Amerika kıtasını Kolomb’dan çok önce keşfetmiş ve Rusya’nın ücralarına kadar doğuya ilerlemişlerdi.

Çoğu zaman, daha medeni ulusları hazine ve kadın uğruna kılıçtan geçirip talan eden vahşi kimseler olarak görülseler de, Vikinglerin kültürü ve inançları oldukça çeşitliydi. Savaşçılıklarıyla ünlü bu insanlar, geçtikleri topraklarda ekonomiden askerliğe birçok alanda değişime de imkan tanımıştı.

Viking Çağı

Yaygın olarak birçok tarihçi “Viking” ismini “korsan” anlamına gelen İskandinav terimi “vikingr”le ilişkilendiriyor. Ancak, gerçekte deniz aşırı keşifleri ifade eden bu terim İskandinavlarca yazları “Viking”e giden erkekler için bir fiil olarak kullanılmıştı. Çoğu kişi bu keşiflerin kıyı boyunca yer alan manastır ve şehirleri yağmalamayı kapsadığına inansa da keşiflerin birçoğu gerçekten ticaret ve paralı asker toplama amacıyla yapılıyordu.

“Viking İmparatorlukları” adlı kitabın yazarları Angelo Forte, Richard D. Oram ve Frederik Pedersen’e göre Viking Çağı genellikle, kaydedilen en erken saldırıdan birkaç yıl sonrası olan MS 800’den 1066’daki Norman İstilası’nın birkaç yıl öncesi olan 1050’lere kadar uzanan dönemi ifade ediyor. Bu dönem boyunca, İskandinavlar Kuzey Avrupa’nın her köşesine ulaşmış, diğer birçok ulussa kıyılarını Vikinglerce talan edilmiş halde bulmuştu. O dönemde tutulan kayıtlardan Vikinglerin kürk, hayvan dişi ve fok yağı gibi malların ticareti için Bağdat’ta bulunduğu biliniyor.

İngiltere’nin kuzeydoğu kıyısına yakın küçük bir ada olan Lindisfarne keşişlerine yapılan Viking saldırısı Vikinglerin 793’de İskandinavya’dan göçünün başlangıcıydı. Adada bilgili keşişleri ve kapsamlı kütüphanesiyle tüm kıtaya nam salmış, ilim irfan yuvası olarak atfedilen bir manastır bulunuyordu. Saldırı sırasında, keşişler öldürüldü, denize atıldı veya kilisenin birçok değerli hazinesiyle birlikte esir alındı, kütüphane ise yerle bir edildi. Bu olay Viking Çağı boyunca insanların zihinlerindeki Viking algısının temeli oldu: ne dine ne de ilime saygısı olan vahşi savaşçılar.

İlk saldırıyı izleyen yıllarda, kıyı köyleri, manastırlar ve hatta şehirler kendilerini bir ayağı denizde yaşayan bu yabani işgalciler tarafından kuşatılmış halde buldular. Deniz saldırılarının sıklığı sebebiyle birçok gelişme duvarla çevrili limanlar haline getirilmiş istihkamlarda yapılıyordu. Böylesi savunmalar gelen saldırıları engellemede oldukça etkiliydi.

Sıklıkla Hristiyan işkenceleri ve İskandinavya bölgesindeki azalan tarımsal üretim için paganların zorla vaftiz edilmesi gibi etmenlerden kaynaklansa da saldırıların asıl sebebi akademisyenler arasında bir tartışma konusu. Bu insanları şartları ağır ve soğuk vatanlarını bırakıp kendilerine başka yerlerde bir yaşam aramaya iten daha birçok sebep sıralanabilir. Ancak, anavatanları ne kadar amansız olursa olsun Vikinglerin çoğu her mevsimin sonunda vatanlarına hazineler, esirler ve bir kış daha geçirmeye yetecek mallarla dönüyordu.

Viking Çağı genellikle 793 yılında gerçekleştirilen Lindisfarne Saldırısı ile ilişkilendiriliyor. Shetelig Aksiyomu olarak adlandırılan bu fikir ilk olarak Arkeolog Haakon Shetelig tarafından ileri sürüldü.

Bununla birlikte yeni bilgiler, tarihsel bakımdan bu çağın ne zaman başlayıp bittiğine dair tartımaları canlı ve dinamik tutuyor.

Arkeolog Jan Bill bu noktada Norveç’ten başlayan ve Danimarka’nın önemli Viking ticaret şehri olan Ribe’a dek uzanan ticaret ve ihracatın daha önce düşünülenden çok daha erken bir tarihte, 700’lerin başında başladığını ortaya çıkaran araştırmadan bahsediyor: “Bu, Viking Çağı için tipik olduğunu düşündüğümüz fakat anlaşılan o ki sandığımızdan daha önce başlayan bir faaliyetmiş.”

Arkeolog Håkon Reiersen “Viking Çağı 700’lü yıllar boyunca oluşumunu sürdürdü.” diyor.

Gjellestad kazısı ardındaki arkeolog olan Christian Løchsen Rødsrud, Lindisfarne Saldırısı’ndan önce gerçekleşen İskandinav kökenli saldırılara işaret eden kayıtlara işaret ediyor.

Görünen o ki Viking Çağı, 700’lü yıllarda başlamıştı.

Viking Çağı’nın bitişinin ise 1050 yılı civarında, ya da daha kesin bir tahminle 1066 yılında Vikingler’in İngilizler ile Stamford Köprüsü’nde gerçekleştirdikleri savaş sonrasında olduğu düşünülüyor.

Viking Gemileri

İngiltere, Kent’teki Pegwell Koyu’nda bir Viking gemisi replikası. C: Alan Gordine 

Viking kültürünün kalbinde hiç kuşkusuz Viking gemisi yatar. Bu olağanüstü taşıtlar-özellikle de Viking yelkenlisi-denizi vatanları bilmiş Norsların hayatını şekillendirmiş ve Avrupa tarihinin seyrini değiştirmişti.

Norsların 10 asır boyunca mükemmellik seviyesine ulaşan gemi inşa etme becerileri küçük balıkçı tekneleri ve büyük karınlı yük gemilerinden akınlarda kullanılan şimşek kadar hızlı yelkenlilere kadar çok sayıda taşıtın gelişimine olanak tanıdı. Boyutu ne olursa olsun, gemilerin çoğu dar ve su çekimi (geminin tabanı ve su hattı arasındaki dikey mesafe) az olarak tasarlanıyor, bu özellikler gemileri okyanus ve nehirlere özellikle uyumlu kılıyordu.

Vikinglerin gemi inşa etmedeki ustalığı 7. yüzyılda, gemide ana gövdenin altında pruvadan kıç tarafına uzanan bir yapısal öğe olan karinayı icat ettiklerinde zirve noktasına ulaştı. Bu özellik hız ve dengeyi artırmış, istenmeyen yanal hareketleri ise önlemişti. Karina, gemi direği ve yelkenin de eklenmesiyle, Norsların Kuzey Atlantik boyunca uzun yolculuklar yapmasına olanak tanıdı. Günümüzde bu taşıtlar tasarımlarıyla çığır açan birer teknoloji harikası olarak görülüyor.

Vikingler gemi inşa etme sürecine başlamak için yeni kesilmiş ağaçların odunlarını küçük parçalara ayrılacak şekilde parçalıyordu. Bir gemi için yaklaşık 20 koca meşe ağacı kesilebiliyordu. Odun şekillendiriliyor ve bir bindirmeli konstrüksiyonda kalasların birbiriyle mükemmel biçimde oturması için özenle düzenleniyordu. Bindirmeli gemi inşasında önce dıştan başlanır daha sonra ise kaburga oturtulur. Gemi katrana batırılmış hayvan kılı, yün veya yosundan oluşan su geçirmez bir karışımla kaplanıyor ve demir perçinlerle dengeleniyordu. Sonuç olarak ortaya hiçbir şeyin kolay kolay yakalayamayacağı inanılmaz derecede hızlı ve esnek Viking yelkenlisi çıkıyordu.

Böylelikle Vikingler muhtemelen pamuktan yapılma geniş yelkenlerle desteklenmiş, azimli kürekçilerin çektiği gemilerle denizleri aşıyordu. Viking yelkenlileri dümenden ziyade, geminin kıç tarafında bulunan bir kuyrukla yönlendiriliyordu.

9. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Nors köyleri ve toplumları yağma etme yoluyla zenginliklerini artırmak amacıyla gemiler yapmak için bir araya geldi. Vikingler, 842’de Fransa’nın batı kıyısında yer alan Nantes’e zalimce saldırdı ve gemileriyle nehirlerde kolayca hareket edebilme becerileri sayesinde Paris, Limoges, Orleans, Tours, ve Nimes’e kadar içerilere ilerleyebildiler.

Vikingler sanata gemiciliğe verdikleri kadar değer veriyorlardı. Viking yelkenlilerinin pruvası, kötü ruhları kovacağına inanılan oyma ejderha başlarıyla bezeniyordu. Üzerinde ejderha motifi yer alan büyük kare şeklinde kırmızı çizgili yelken Vikinglerin imzası olarak biliniyordu. Bu yelken üç yüzyıl boyunca Avrupalıların kalbine korku salmıştı.

Yeni Dünya Keşifleri

Vikingler 10. yüzyıl boyunca Grönland’ın batı kıyısında koloniler kurdu. Viking sagaları Grönland’daki kolonilerinden Yeni Dünya’ya yaptıkları yolculukları anlatır. Bu sagalarda (Baffin Adası olduğu düşünülen) “Helluland”, (Labrador olduğu düşünülen) “Markland” ve (bazı arkeologların Newfoundland olduğunu düşündüğü gizli bir yer olan) “Vinland” adındaki yerlerden bahsedilir.

Günümüzde Yeni Dünya’daki doğrulanmış tek Viking yerleşimi, Newfoundland’ın kuzey ucunda yer alan L’anse aux Meadows’dur. Bu alan 1960’larda kazılmıştı. Buna ek olarak, arkeologların geçtiğimiz tarihlerde Kanada’da keşfettiği üç muhtemel Viking yerleşimi daha bulunuyor. Bu üç muhtemel yerleşimden ikisi Newfoundland’de diğeri ise Kanada Arktik Adaları içinde yer alan Baffin Adası’nda bulunuyor.

Newfoundland’de bulunan muhtemel Viking yerleşimlerinden biri Newfoundland’in güneyindeki Point Rosee’de yer alıyor; arkeologlar bu yerleşimde turbadan yapılmış bir yapının yanında duran balçıklı demirden bir ocağa rastladı. Newfoundland’deki diğer yerleşimde ise ren geyiği gibi büyük hayvanları avlamak için kullanılmış olabilecek bir dizi tuzak çukuru keşfedildi. Bu tuzak çukurları düz bir çizgi üzerine kazılmış, arkeologlar Vikinglerin hayvanları içine düşüp öldürülecekleri bu çukurlara yönlendirdiğine inanıyor. Üçüncü muhtemel Viking yerleşimi ise Baffin Adası’ndaki Nanook’ta yer alıyor, araştırmacılar bu yerleşimde metal üretiminde kullanılmış olabilecek nesnelere ve Vikingler tarafından inşa edilmiş olması muhtemel bir yapının kalıntılarına rastladı.

Kızıl Erik’in oğlu Leif Erikson, ailenin kanlı tarihinde beyaz bir sayfa açan üyesi. Leif Erikosn, büyükbabası ve babasından farklı olarak katletme duygusu değil, keşfetme duygusu yüksek olan bir Viking! Leif Erikson, sahip olduğu büyük merak ve keşfetmeye olan tutkusu sebebiyle Kristof Kolomb’dan tam 500 yıl önce Amerika’ya ayak basmıştı! Bu sebeple, Erikson Amerika’ya yani Yeni Dünya’ya ayak basan ilk Avrupalı olarak kabul ediliyor. Leif Erikson, vahşi olmadan da ünlü bir Viking olunabileceğini ispatlıyor.

Vikinglerin 1.000 yıl önce Amerika’da oldukları kesinleşti

Vikingler, Christopher Columbus’un Amerika’ya gelmesinden yüzyıllar önce, günümüzden 1.000 yıl önce Kuzey Amerika’da bir yerleşime sahipti.

Bilim insanları, ağaç halkalarını analiz eden yeni bir tarihleme tekniğinin, Vikinglerin MS 1021’de Kanada Newfoundland’da bir alanda iskan ettiğine dair kanıt sağladığını söylüyor.

Avrupalıların, Columbus’un 1492’de Yeni Dünya’ya gelişinden önce Amerika’ya ulaştığı uzun zamandır biliniyordu. Ancak araştırmacılar şimdi ilk kez kesin bir tarih önerdiler.

Nature dergisinde yazan bilim insanları, L’Anse aux Meadows’daki İskandinav yerleşimi için kesilmiş üç parça odunun ağaç halkalarını analiz ettiler.

Araştırmacılar, referans olarak tarihli bir güneş fırtınası tarafından üretilen atmosferik bir radyokarbon sinyalini kullanarak, “ağacın kesin kesilme yılını” 1021’e sabitleyebildiklerini söylediler.

Bilim insanları, böyle bir güneş fırtınasının – Dünya’ya çarpan Güneş’ten gelen devasa bir radyasyon patlamasının – 992 yılında gerçekleştiğinin bilindiğini söylüyor. Bu, yaklaşık MS 1000 yıllarına ait kamp için önceki tahminlerden daha doğru bir tarih belirlemelerini sağladı.

Çalışma, “Bu parçaların İskandinav ile ilişkisi, daha önce Parks Canada tarafından yürütülen ayrıntılı araştırmalara dayanıyor.” diyor ve örneklenen ahşabın metal aletlerle modifiye edildiğine dair açık kanıtlar olduğunu ekliyor.

Çalışmada, L’Anse aux Meadows kampının, daha güneydeki bölgeler de dahil olmak üzere diğer yerlerin keşfedildiği bir üs olduğu da belirtiliyor.

Erik Kanlıbalta

Yazarlar, keşfin, bilgi aktarımı ve genetik bilgi ve patolojilerin potansiyel değişimi gibi transatlantik faaliyetin ilk sonuçlarına ilişkin gelecekteki araştırmalar için kesin bir noktayı temsil ettiğini söylüyor.

İskoçya’daki Kuzey Araştırmaları Enstitüsü ile ilişkili bir Viking uzmanı olan Dr Colleen Batey, çalışmanın Vikinglerin MS 1000’de bölgede bulunmadığını göstermediğini söylüyor. “Kısa ömürlü yerleşimin, muhtemelen inşaat veya gemi onarımı ile ilgili olarak, sahada ahşap işlenirken yaklaşık 1021’de aktif olduğunu gösteriyor.” diyor.

“Bir arkeolog olarak, bunu iskan faaliyetinin bir aşaması olarak yorumlayabilirim, ancak illa ki ilk ya da sonuncu iskan değil.”

Newfoundland adasının en kuzey ucundaki Unesco dünya mirası alanı olan L’Anse aux Meadows, Vikingler tarafından Kuzey Amerika’da kurulan ilk ve tek bilinen site ve Yeni Dünya’daki Avrupa yerleşiminin en eski kanıtıdır.

Radyokarbon tarihleme, bir nesnede bulunan bir radyoaktif karbon izotopunun (karbon-14) kalıntı konsantrasyonlarını ölçen bir tekniktir. Karbon-14 zamanla bozunur ve ne kadar kaldığını ölçmek size bir örneğin yaşını söyler.

BBC News. 21 Ekim 2021.
Makale: Kuitems, M., Wallace, B.L., Lindsay, C. et al. (2021). Evidence for European presence in the Americas in AD 1021. Nature.


Ulaştığı En Uzak Yer Neresiydi?

Vikingler, Kanada’daki Newfoundland’a kadar batıya ulaştılar.
Peki Afrika, Orta Doğu ve Asya’ya da gittiler mi?

Vikingler 300 yıldan kısa bir süre içinde en az dört kıtaya baskınlar düzenledi ve toprakları keşfetti. Avrupa ve ötesindeki medeniyetleri istila etmek ve onlarla ticaret yapmak için İskandinavya’dan her yöne yayıldılar. Peki Vikingler ne kadar ileri gitti ve neden bu kadar maceraperestlerdi?

Temelde Vikinglerin en büyük amaçları güç ve zenginlikti. İskoçya’daki Highlands and Islands Üniversitesi’nde Ortaçağ arkeolojisi profesörü olan Alexandra Sanmark, “Vikingler o zamanlar İngiltere’de ve kıtada neler olduğunun çok farkındaydı. Elde edilecek bir zenginlik olduğunu biliyorlardı ve bu insanlarla uzun süredir ticaret yapıyorlardı. Sonra artık ticaret yapmak zorunda olmadıkları kafalarına dank etti. Sadece gidip alabilirlerdi.” diyor.

Sanmark, başlangıçta MS 793-1066 arasını kapsayan Viking Çağı’nda genç erkeklerden oluşan organize filoların yaz aylarında İskandinavya’dan akınlar için denize açıldığını ve sonbaharda ganimetleriyle geri döndüklerini söylüyor. Zamanla bu yağmacılar yeni bölgelere yerleşmeye başlamış, ailelerini de yanlarına alarak kalıcı yerleşimler ve önemli güzergahlar üzerinde mola noktaları oluşturmuşlardı.

Oslo’daki Kültür Tarihi Müzesi’nde arkeolog olan Ellen Naess, “Vikinglerin geniş toprakları kontrol ettiği bazı zamanlar oldu, ancak Kral Cnut’un Kuzey Denizi İmparatorluğu dışında, bu bir imparatorluk değildi.” diyor.

“Arkeologlar buna korsan krallığı diyor; burada bazen büyük ordular halinde, bazen de her iki tarafın da yararına olacak şekilde daha küçük bağımsız gruplar halinde birlikte çalışan birçok ayrı savaş lordu ya da lider vardı. Bunun ulusal gururla hiçbir ilgisi yoktu; tamamen kişisel güç ve kişisel servet söz konusuydu.”

Sanmark, batıya doğru yapılan en erken seferlerin akıncıları kuzey İskoçya’ya götürdüğünü ve burada hızla yerli nüfusu geçerek Viking yerleşimleri kurduklarını söylüyor. Oradan da yakındaki Hebridler ve Faroe Adaları’na kısa yolculuklar mümkün olmuş ve nihayetinde Vikingler 870 yılında İzlanda’ya kadar uzanan adalara ulaşmışlardı.

Kızıl Erik’in oğlu Leif Erikson

Belki de en etkileyici olanı, 1.000 yılı civarında, Norveç’ten 3.900 kilometre uzakta, Kanada’nın Newfoundland bölgesindeki L’Anse aux Meadows’a ulaşmadan önce, Atlantik boyunca güneybatı Grönland’a ilk yolculuklarını yapmış olmalarıydı. Ancak bu başarı Vikinglerin denizci olarak olağanüstü becerilerinin bir kanıtı olsa da, kanıtlar Kuzey Amerika’daki yerleşimlerinde uzun süre kalmadıklarını gösteriyor.

Naess yaptığı bir açıklamada, “Grönland, Vikinglerin Newfoundland’a gidip gelmeleri için şüphesiz önemliydi. Grönland’da buldukları önemli kaynaklardan biri de değerli fildişleri ve postu için avladıkları morslardı.” diyor. Antiquity dergisinde yayımlanan bir çalışmada, bu kaşiflerin Grönland’daki yerleşimlerinde inşaat için Kuzey Amerika’dan büyük ağaçlar bile getirdikleri tespit edildi.

Naess, “Newfoundland’daki yerleşimin neden sona erdiğini kesin olarak bilmiyoruz, ancak burası ‘anavatandan’ çok uzaktı ve kaynaklar evde bulduklarıyla aşağı yukarı aynıydı, bu yüzden daha ileri gitmek için gerçek bir motivasyon yoktu” diyor.

Ancak doğuya doğru genişlemeleri tamamen farklı bir karaktere sahipti. Suda rahat seyahat etmeyi tercih eden Viking savaşçıları Baltık Denizi’ni geçerek Doğu Avrupa ve Rusya’daki iç nehirler boyunca seyahat etmiş, 900’lü yıllarda günümüz Kiev, Ukrayna ve Novgorod, Rusya’dan geçerek Bizans İmparatorluğu’ndaki Konstantinopolis’e ve 1.000 yılı civarında Bağdat’a kadar gitmişlerdi.

Sanmark yaptığı açıklamada, “Uygarlık türünde büyük bir fark vardı ve eminim ki binaları, giysileri, eserleri ve Arap sikkelerini görselerdi çok etkilenirlerdi. Burada Vikingler yağmadan ziyade ticarete odaklandılar ve yerel nüfusa yerleşerek çok güçlü hale geldiler.” diyor.

Aslında, Vikingler olasılıkla arkeologların kesin olarak kanıtlayabileceğinden daha da doğuya gittiler. Sanmark sözlerini şöyle sürdürüyor: “Mezarlar, yerleşim yerleri ya da yazılı kaynaklar aracılığıyla izlerini sürebiliriz, ancak bunlar sona erdiğinde sadece İskandinavya’ya ne getirdiklerini görebiliriz. İsveç’te Çin’den gelen ipek var ama bu malzemeyi almak için ne kadar uzağa gittiklerini bilmiyoruz. Ama kesinlikle Çin ve Hindistan’a kadar bağlantıları vardı; buna hiç şüphe yok.”

Vikinglerin güneye doğru genişlemesi, şimdiki Fransa’nın kuzey kıyıları, İber Yarımadası İspanya ve Portekiz ve son olarak 11. yüzyılın başlarında Afrika’nın kuzey kıyıları boyunca daha az biliniyor. Ancak zorlu kurak koşullar ve su yollarının eksikliği nedeniyle Sahra’yı geçip Afrika’nın içlerine doğru genişlemeyi hiçbir zaman denememişlerdi.

Viking Çağı, diğer kültürlerle temastan kaynaklanan siyasi gelişme ve Hıristiyanlığın yayılmasıyla sosyal tutumlarda bir değişime yol açarak 11. yüzyılın ortalarında kademeli olarak sona erdi. Ancak Vikingler 300 yıllık altın çağları boyunca dünyaya kesinlikle damgalarını vurdular.

Naess, “Mesafe açısından, Newfoundland’daki yerleşim muhtemelen ulaştıkları en uzak yer. Ancak kültürel açıdan Bağdat, Vikingler için bilinmeyene doğru belki de daha büyük bir yolculuktu.” diyor.

Live Science. 1 Ocak 2024.

Kaynak: Arkeofili


Yorumlar - Yorum Yaz