Güne başlarken



Güne başlarken...


Havada limon çiçegi kokusu asılı. 
Parkta, kucağına ıhlamur kokusu sinmiş banklar, boşboşluğuna rağmen, sanki günün yürek gibi kabaran yolcu peronlarını andırıyor, yerleri kaplayan 2 günlük karın bembeyazlığına inat.

Bu yıl kış zorlu mu geçecek acaba? Yeni yıl bizi böyle bembeyaz selamladığına göre...Hayatımızdaki kirleri de örtercesine yerleri kaplamış doğanın bu mucize beyazı güzelliğine, kara gülümsüyorum bu yüzden geçerken...
 
Banklardan birinde bir ihtiyar oturmuş, düşünüyor. Kocaman kemikleşmiş elleri arasında başi.  
Dirsekleri dizine dayalı. Düşünceleri bir hayli derinlerde, besbelli...
Bu haliyle, derinliğine daldığı kendi düşleriyle birlikte gizemli bir yolculuğa çıktığı anlaşılıyor...

Köşebaşindaki yaşlı piyangocu her zamanki yerinde yine.
Yuvarlak tablasının üzerinde minik el radyosu yine açık. 
Ve günün en popüler şarkısı yankılanıyor:
 “Güz gülleri gibiyim, hiç bahar yaşamadım...”
Yanından geçerken, kulaklarıma sızan bu şarkı, parkta gördüğüm, bankın üzerinde tek başına oturmuş o yaşlı adamı anımsattı nedense. 

Yaşlı bir adam, bir bankanın önünde, üsüyen elleri ile bankamatikte uğraşiyor. 
Belli ki bir emekli. 
Alacağı miktar yüreğini ısıtacak mı acaba, üsüyen ellerine bir teselli olsun diye?  

Köşedeki adamın tek suçu; turşu satmak! 
Ama yüzü hiç de turşu satar gibi değil. Yüreğinden bilirim çünkü. 
İşte yanından geçerken, bu sabah yine esirgemedi selamını...

Gün başlıyor. 
Saat sabahın 9’u. 

Bugün de her zamanki gibi başladık güne. 
Yine ezberlemiş gibi aynı tarafından kalktık yatağın. 
Yine her günkü aynı bardaktan çay içtik. Aynı kapıdan çikip, aynı sokağa daldık. 
Ezbere bildiğimiz yollarda yürüdük.  
Ezberlenmiş adımlarla katettik yolları. 
Ezbere çiktik merdivenleri.
Anahtar nasıl da ezberlemiş deliği?

Bugünün tek farkı; yeni bir haftaya başlamış olmak. 
H
afta sonunda yeni bir aya da adım attık. 
Bir yaprak daha kopardık takvimlerden. 
Yeni bir manzara ya da resim selamladı bizi. 

Aylardan Şubat, yılın en cüce ayı. 
Şubat’a bu yıl da bir günlük torpil yapılmamış yine. 
Bu yılı erken bitireceğiz anlaşilan. 
Bence hiç de sakıncası yok! 
Bu yılın bir gün ya da 8 saat önce tükenmesinde belki hayır vardır. 
Gelişi biraz ürkütücü oldu yeni yılın...

Acaba bu yıl da geçen yılları aratır mı? 
Hayatımıza yenilikler getirir mi? 
Yoksa yine ezbere mi yaşanılacak herşey, dün olduğu gibi?
Emekliler banka önünde kuyruklarda çile çekip, bezgin yüzlerindeki kırışiklıklara her gün bir çizgi daha mı eklenecek, çektikleri çilenin bir amortisi diye? Ve görülen o ki; milli piyangocu önündeki kuyruklar yine ve daha da uzayacak, “size de çikabilir” gibi baştan çikaran bir vaadin kurdurduğu binbir umut düşü ile.

Evet, umut fakirin ekmeği!
Ye babam ye...