Sivri Dede |
Sivri Dede, torunu Zafer ile birlikte |
![]() |
— Ben orduda ikinciydim... Askerlik anılarını, katıldığı savaş hikâyelerini dinlemeye bayılırdım. Anlattıkları, gerçek yaşamının küçük birer ayrıntılarıydı aslında. Ama müthiş bir anlatım güzelliği vardı Sivri Dede’nin. Büyülenmişçesine dinlerdim. Bir de, onun anlattıkları benim için ancak tarihi masal ve hikâye kitaplarında rastlanılacak türden olduğundan galiba, garip bir biçimde etkilerdi. Bu yüzden, defalarca dinlediğim bir anısını bir kez daha dinlemekten bıkmazdım. Her defasında biraz daha değiştiğini fark etsem de... Bazen anlattıklarına kapılıp, kendini iyiden iyiye koyverdiği olurdu. İşte o zaman, defalarca dinlediğim anısını bir başka türlü anlatırdı. Biraz daha allayıp, süsleyip, abartarak! Hatta bazılarını uydurduğunu bile düşündüğüm olurdu bu yüzden. Ama yine de onu dinlemekten müthiş keyif alırdım... Sivri Dede, çocukluğumda çok önemli bir insan gibi görünürdü bana. Yaşı 80’i aşmışken bile, boyunun uzunluğu şaşırtırdı beni. Hele elleri, ayakları! İriliklerine elimde olmadan gülerdim! O ise, benim densizliğime kızacağı yerde, hafifçe tebessüm eder ve: “Ben orduda ikinciydim...” diye defalarca dinlediğim hikâyesini anlatmaya koyulurdu. Bir gün de ayakları ile ilgili bir hikâyesini anlatmıştı: Yıllar sonra, Sivri Dede’nin anlattığı bu hikâyeyi bir fıkra kitabında okumuştum. İşletildiğimi düşünüp, “Seni gidi Sivri Dede” diye güldüğümü anımsıyorum. Ama doğru olabileceğini de düşünmedim değil. Kanıtı hep gözlerimin önündeydi... — Irahmetli Çakıcı Efe çok seveedi beni. Akranlaam arasında pek boylu poslu bi çocuktum ya, ondan herhal... Kasaba’ya gelişleende, “Ula Üsen, bi gün seni de gızanlaam arasına alcem” deedi. Bi çeyrek altın verii, gideedi soona... Çakıcı Efe’den yüz buldum ya, bi zaman soona eyice palazlanınca etrafa meydan okumaa başladıydım gaari. Bi gün de Çakıcı Meemet Efe hakkında atıp tuttuydum. Kulaana gitmiş nasılsa. Kasaba’ya geldiği bi gün, gelip beni buldu. Ben daa “Vay Efem, seni göödüm ne mutlu oldum” dicektim ki, Çakıcı Efe hemen “Demek ööle ha Üsen?” deyip iki ayaamdan furdu. Soona bi de yaralaamın üstüne işediydi Meemet Efe! Yaa, işte bööle. Heh, heh, heh... Acı haberi alır almaz Sivri Dede’nin evine gitmiştim. 2 katlı kerpiç bir evdi. Çocukluğumda, mahallenin büyükleri “Ölüler, toprağın altında çiçek açar” derlerdi. |
27 Eylül 2000 |
![]() |
![]() Bugün içimi yakan bir başka ateş daha düştü yüreğime. Sivri Dede'nin torunu, çocukluk arkadaşım ve can dostum Zafer'in ölüm haberini aldım. Dedesi kadar uzun ömürlü olamadı ne yazık! Daha 50 yaşındayken bir dostu yitirmenin acısı ne kadar büyük. Yaşam ne kadar adaletsiz! Sivri Dede'nin hangi çiçeğin gövdesinde olabileceğini bilememiştim. Ama torunu ve can dostum Halil Zafer Başsivri'nin hangi çiçeğin gövdesinde yaşayacağını, dahası hangi çiçeğe bal vereceğini çok iyi biliyorum... Göreceğim her zeytin dalı ve çiçeği, sevgili Zafer'i anımsatacak bana... |
15 Ekim 2008 |