Fabrika kızları |
Günlerden Pazartesi. Bir akşamüstü... Çocukluğumda babamın cadde üzerindeki evinde, fabrika kızlarının eve dönüşlerini izlerdim akşamları. Fabrika düdüğünü duyar duymaz, pencere önünde yerimi alırdım hemen... Genç kızlığını, hayallerini rutubet kokan ortamlarda, fabrikalarda harap ederken, ya ailesini geçindirmek ya da kardeşini okutmak için türlü özverilere katlanan fabrika kızları geçerdi önümden. Kendi yorgunluklarını da birlikte taşıdıkları guruplarıyla... Hergün güneş doğmadan kalkan, aynada güzelliğine bile bakamadan yollara düşen çileli kızlar! Gizli gizli fotoroman okuyan ürkek kuşlar! Servis otobüsleri ve minibüslerin vaz geçilmez şen yolcuları! Televizyon karşısında izlediği jönün yanındaki “esas kız”ın yerine geçen hayal yolcuları. Sokakta öğrenci kızları gördüklerinde özlemle yürekleri titreyen, ayda yılda bir aldıkları yeni bir giysiyle dünyanın en mutlu insanı olmayı başarabilen kızlar! Sürekli iş yapan ellerinin oje tutmayan parmakları kendilerinden bile daha çabuk ihtiyarlamıştır. Ailesinin haberi olmadan boğazlarından bir lokma bile geçmez. Yalnızca pazar günleri gözlerine uyku giriyordur belki. Belki evin pazar temizliği de yükleniyordur sırtlarına... Toplum içinde pek farkedilmezler. Bundan sonra da pencerenin önünden geçebilecekler mi hala eskisi gibi, neşeli şen cıvıltılarıyla? Yoksa her gün biri daha kapanan fabrikalar nedeniyle giderek daha da büyüyen işsizler ordusuna katılıp, onlar da mı kaybolacaklar ortalıktan? Bu sabah kalkar kalkmaz bunlar takıldı aklıma. |
27 Şubat 2001 |