Cehalet kol geziyor

Cehalet kol geziyor!

 

“Hiçbir şey hareket haline geçen cehalet kadar korkunç değildir!”
Ünlü düşünür Goethe, yukarıdaki sözüyle sanki Türkiye’de bugünkü manzarayı tanımlıyor. Bir önsezi de var bu sözde. Gözümüzü açıp, karanlığa karşı aklımızı ve yüreğimizi harekete geçirip, var gücümüzle aydınlanmaya sarılmamız gerektiğini de vurguluyor.

Cehaletin ürünü olan bağnazlık, tarih boyunca tüm toplumların baş belası, uygarlıkların büyüyüp gelişmesinin önündeki en büyük engel olmuş… Batı dünyası;  bağnazlıkla mücadelede aklın yoluna, cehaletle savaşta bilimin ışığına sarılarak bu yolda başarılı oldu. Ortaçağda kiliselere başkaldırı ile başlayan ve yeniçağla birlikte günümüze kadar devam eden, tüm dünya kamuoyuna da yayılan bu atılımlar sonucu, insan aklı ve zekâsı her türlü gericiliğe karşı bir kalkan diye bilime sarıldı. Vardığı yer ise; gelişmiş uygarlık düzeyi…

Bugün, 21. yüzyıldayız. Ülkemizdeki manzara ise tarihin bu akışına bile ters. Batı dünyasının tersine, 21. yüzyılda ülkemiz ne yazık ki mücadele etmesi gereken bağnazlık ve gericiliğin kollarına düştü.

Bu manzaraya belki de şaşmamak gerek! Bunca olup biten karşısında toplumumuzun bu kadar duyarsız kalışına da şaşmamalı. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “her koyun kendi bacağından asılır” ve “söz gümüşse sükût altındır” vs gibi cümleler üretip, bunları yerli yersiz kullanan, hatta atasözü haline dönüştüren, üstelik bir de bunu bir yaşam felsefesi edinmiş bir yapımız var…

Ufuksuz ve dar görüşlü liderlerin kısır politikaları, bir de toplumumuzun bu duyarsız ve cahil yapısıyla buluşunca, sonuçta ülkemiz manzarasında görünen şudur: Bağnazlık kol geziyor! Ülkenin en ücra köşesindeki bir dağ köyünden, Ankara’da TBMM’deki sandalyelere kadar… 

Ve cehalet; Türkiye’de artık sadece hareket halinde değil, tek başına iktidar olmuş haldedir! Yani bizdeki durum, Goethe’nin dikkat çektiği durumdan daha da vahim!

Demokrasinin, hep ertenen bir umut olmasına da şaşmamalıyız. Cehaletin en çok korktuğu değerdir demokrasi. Başbakan Erdoğan’ın “demokrasi bir amaç olamaz, sadece bir araçtır” demesi de boşuna değil. Acı olan ise, bu karakterin Türkiye’de demokrasi adına başbakan olmasıdır…

Bu durumda demokrasinin gerçekleşebilmesi, bizde biraz da bireylerin gelişimine bağlı görünüyor. Belirli bir eğitim düzeyinden geçmiş, bir kültür düzeyine ulaşmış, yurttaş olabilme bilincine erişmiş sorumlu bireylerin akılcı seçmenliği ve seçtiğinden hesap sorabilen seçmen kimliğiyle sahneye çıkabilmeleri gerekiyor. Hepsinden önemlisi, özgür düşünebilen, duyarlı yurttaşlar olabilme onuruna ulaşılmalı…

Yani; ağzı olan konuşuyor da, aklı olan neden düşünmüyor?

28 Mayıs 2008

 

Yorumlar - Yorum Yaz