Adını koyalım artık

Adını koyalım artık

 
 

Dünkü gazetelerin manşeti, “Adı Bilinmeyen Bir Krizin İçindeyiz” başlığını taşıyordu. Önde gelen esnaf ve sanayici ile işadamlarının ağızlarından vurgulanan bu başlık, haberin bütünü içinde de ülke ekonomisinin ciddi bir kriz içinde olduğunu anlatıyor, ama bir türlü bu krize bir ad verilemediği görülüyor.

Bu aslında ilk değil. Yani daha önceleri de ulusal basın kuruluşlarında gerek TOBB Başkanı, gerekse TUSİAD Başkanı tarafından aynı şekilde dile getirildi. 

Yaklaşık 2 yıldan bu yana ülkenin yaşamakta olduğu ciddi kriz hep “adını koyamadığımız bir kriz yaşıyoruz” şeklinde dile getiriliyor. Yani herkes bir kriz yaşanmakta olduğunu biliyor, ama nasıl bir kriz olduğunu söylemiyor. Ya da söylemekten kaçınıyor
Öyleyse gelin bunun adını koyalım artık.

Kriz yaşanmakta olduğunun bilinmesi ama adının bilinememesi, bana hep AKP iktidarının IMF ile birlikte oynadığı o meşhur oyunu hatırlatıyor. Bunu hatırlatmak için hafızaları birazcık tazeleyip, öteden beri hep iddia ettiğim tezimi bu köşeden paylaşırsam, “adı bilinmeyen kriz” için bir ipucu verebilirim diye düşünüyorum.

Bana göre her şey, “paradan 6 sıfır atılması” ile birlikte başladı.
AKP iktidarı, “bir enkaz devraldık” sözüyle işe başlarken, karşılarında TL’den 6 sıfır atılması gibi bir konu da duruyordu zaten. Ekonomi sıfırı tüketmek üzereyken, ülke cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik kriziyle dibe çökmüşken, paradan altı sıfır atılarak bir mucize yaratılması mümkün mü? Ve de Hazine tam takırken ve borç içinde yüzülüyorken, dış borç boyumuzu kat be kat aşmışken…

O zaman hazinenin kasasının dolabilmesi için, yapılacak 2 şey vardı: 
İlk olarak vergiler daha da arttırıldı ve her alana yayıldı. 
İkinci adımda ise, yeni para basılması gerekirdi. 
Ama en riskli olan da bu adımdı ki, bunun anlamı, ciddi oranda bir kur ayarlaması demekti. Ama AKP’nin kamuoyunu aldatma planı işte burada devreye girdi. Normalde, Kemal Derviş’in ülkeye kabul ettirdiği IMF politikaları ve ülke ekonomisinin IMF’ye teslim edilmesi, AKP tarafından da aynen uygulamaya konuldu. Ama AKP bu arada bir kurnazlık peşine düştü. Hesaplarını bir kez daha iktidar olmaya göre yapmak zorundaydı. 
Bu nedenle AKP, yapılan ciddi orandaki devalüasyonu kamuoyundan gizleyebilmek için, olayı sadece TL’den 6 sıfır atılması olayı olarak açıkladı ve 6 sıfırı atılmış TL, YTL olarak tanıtıldı. 

Tabii bu arada TL’den 6 sıfır atılırken, bu operasyonun arka perdesinde piyasaya sürülen yeni banknotlar vardı. 50 ve 100 YTL gibi. Örneğin TL olarak en büyük banknot, 20.000.000 TL iken, 6 sıfırsız YTL olarak ise en büyük banknot 100 YTL oldu. Yani paramızı 6 sıfırlı TL olarak düşünürsek, bugün Türkiye’de aslında 100.000.000’luk banknota sahip. Bu da Türkiye’yi dünyada 100.000.000’luk banknota sahip tek ülke yapardı ki, bunun anlamı ise çok ciddi bir skandal olur. Tabii bu da kamuoyunun aldatabilmesi ve durumu toplumun içine sindirebilmesi için ancak 6 sıfır atılarak yapılabilirdi ve öyle yapıldı.

Sonuçta Hazine’nin kasası basılan yeni banknotlar sonucunda parayla doldu. Piyasaya para hacmi genişletilmiş bir ekonomi yansıtıldı. Yalancı ve geçici bir refah süreci yaşatılmaya başlandı. Aslında var olan ve yaşanmakta olan, “yalancı ekonomik refah” olarak tanımlanabilir. 

Doğrusu başlarda benim tahminim, bu durumun kokusunun en çok 2 yıl sonra çıkacağı şeklindeydi. Ama 3 yılı aşkın bir süreci aldı. Bu kadar uzun sürmesi de tabii AKP’nin işine yaradı. Böylece AKP, topluma yaşattığı “yalan dünya” ile "ülke ekonomisini darlıktan kurtaran" bir iktidarmış gibi algılanınca, oynanan oyunun farkına varamayan toplumun geniş kesimlerinden bir kez daha iktidar için vize almış da oldu. 

Konu aslında çok daha derinlemesine irdelemeyi gerektiren nitelikte. Ancak köşemin sunduğu imkânlar ölçüsünde sadece bazı ipuçlarını paylaşmak istedim. Yani, ekonomimizin ciddi bir kriz içinde olduğunun bilincindeysek, bunu “adını bilemediğimiz bir kriz” diye tanımlamak aslında ne yaşadığımızın hala bilincinde olamadığımız anlamına gelmez mi? 

Eğer, ciddi ve ağır bir kriz sürecinde bulunuyorsak, o zaman gelin bunun adını koyalım artık.
Adını koymak, esnaf ve sanayicilerinizin işi olsun.
Ben sadece nedenini bir kez daha vurgulayayım: 
IMF politikaları ve bir IMF Hükümeti olan AKP iktidarının yaptığı, yukarıda örneklemeye çalıştığım gibi aldatmacalı icraatlar...