Bir ülke, 2 model!
— N’olacak bu memleketin hali?
Memleket dediğimiz, tabii ki hepimizin yurttaşı olduğumuz Türkiye. Zaten başka Türkiye de yok, değil mi?
Ama bugünlerde aynı topraklar üzerinde galiba iki boyutlu bir Türkiye resmi var: Biri; ABD, IMF ve AB’nin istekleri yönündeki “yeni model” için hükümet tarafından dinci motiflerle de süslenerek değiştirilen Türkiye. 
   

Ama bu resim bazılarına göre ise “tuzağa ve batağa doğru itilen Türkiye”.

 
— Yahu, nolcek bu memleketin hali?
Kendimi bildim bileli, 30-40 yıldır her yerde duyarım bu sözü. Sağda, solda, ortada. Çarşıda, tarlada, berberde, bakkalda, manavda, kahvede… Deniz ortasında bile.
Halkımızın en klasik, en popüler yurtseverlik davranışıdır bu soru.
Ve bu soruda öyle sırlar gizli ki. Bozuk düzen yüzünden, dert hep geçim derdidir ya? Ekonominin durumu halkımıza hep bunu sordurur. Hayatı ve kendisine yaşatılanları halkımız bu soruyla sorgulamaya çalışır. Bencillik etmemek için soruyu böyle sorar. Sadece kendisini değil, komşusunu da düşündüğü anlatma gayreti içindedir.

Ama epeydir bu soruya pek rastlanmıyor. Onun yerini bir başkası aldı.
Şimdi aynı yerlerde en çok konuşulan şu:
— Bu memleket nasıl düzelir?
AKP Hükümeti ise, 5 yıldır icraatlarıyla bu soruya hep şöyle yanıt veriyor:
— Amerika ve IMF sayesinde (!)

IMF politikaları yüzünden tüm sanayici, esnaf, memur, işçi, köylü, emekli kan ağlıyor.
“İşler nasıl?” diye hangisine sorulsa, işiteceğiniz bin ah yanı sıra, bir de gelecekten endişeleri. Herkes artık ekonomideki bu gidişatın değişmesini istiyor.
Örneğin, 2 yıldan fazla zamandır hem sanayi, hem de esnaf kesiminde “adını koyamadığımız ciddi bir kriz içindeyiz” şeklinde yakınmalar var. 16 Temmuz 2008 günü Ankara’da Başbakan Erdoğan sanayicilerin toplantısında buna şöyle cevap veriyor:
— Kriz varmış!  Ne krizi ya!”

Peki, şimdi bütün bu insanlar ekonomideki gidişattan memnun olmadıkları için suç mu işliyorlar? Böyle düşünmek onları darbe yandaşı filan mı yapar? Yurttaşlar, memlekette işlerin iyiye mi kötüye mi gittiği konusunda yönetenlerle aynı fikirde değilse, bu durumda potansiyel suçlu mu olurlar? Hükümet % 47 oranında oy aldı diye, bireyin hükümet gibi düşünmeme özgürlüğü yok mudur? Geçenlerde hayata veda eden Ceza Hukuku Profesörü Çetin Özek’e göre, “bireyin devlet gibi düşünmeme özgürlüğü vardır.”

Herkes bu memleketi seviyor. Hem de paylaşamayacak kadar.
Bu sevgi iyi tabii. Ama iyi olması yetmiyor. Eski bir şarkı sözünde olduğu gibi “bu ne sevgi, bu ne ızdırap” dramını daha fazla yaşamamak için tarifinin de iyi yapılmasına ihtiyaç var. 

Bu iki modelden hangi Türkiye’yi istiyoruz?
Atalarımızın kanlarını döküp, bedeller ödeyerek özgür kılmak istediği tam bağımsız bir Türkiye mi?
Modelini ABD ve AB’nin çizdiği, ekonomisini IMF’nin yönettiği Türkiye’yi mi?
 

Mustafa Kemal’in bir sözü seçimimize yardımcı olur mu peki?
“Hangi bağımsızlık vardır ki; yabancıların tavsiyeleriyle, yabancıların plânlarıyla yükselebilmiş olsun. Tarih bugüne dek böyle bir şeyi kaydetmemiştir…”

 

24 Temmuz 2008


0 Yorum - Yorum Yaz