Asıl cevher Gediz Havzası’dır!

Asıl cevher Gediz Havzası'dır


Yaşadığımız toprakların dünyanın 7 harika bölgesinden biri olarak bilindiğini sürekli olarak özellikle vurguladık. Bir türlü kıymet bilemez tavrımız ve anlayışımız nedeniyle bu vurgulamayı yapmak gerekiyor. Çünkü şimdi birileri çıkıp da, çağlar boyunca sadece Ege’yi, Türkiye’yi değil, dünyayı bile doyuracak kadar cömert bir verimi ve bereketi olan bu toprağın altında ondan çok daha kıymetli bir cevherin bulunduğunu, bu nikelin dünyada günümüzde çok önemsendiğini anlatıp halkımızın kafasını karıştırmaya, sahip olduğu asıl zenginliğin ne olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışıyor.

Örneklemek gerekirse; Turgutlu'nun başına bu vahşi madencilik belasını saran European Nickel şirketi kendisine ait web sitesinde uygulamak istediği projeden bahsederken, Manisa bölgesinden “yangından kurtulmuş stres altında bir bölge” şeklinde söz ederek, çok önemli bir gerçeği dünyanın gözünden saklamaya çalışıyor. Yani, “burayı çöle çevirmek mübahtır”dercesine. Çeşitli yollar ve baskılar yoluyla kendilerine iktidar desteğini sağladıktan sonra da, kamuoyundan kaçırarak elde ettiği ucube ÇED raporuna bir de TÜBİTAK’tan destek alarak ellerindeki ÇED raporunu “kutsal bir belge” haline de getirmek istediler. Ama yaşadığı toprakların dünya yüzünde ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu çok iyi bilen halkımız, çevrilen her türlü oyuna ve tezgaha rağmen verdiği mücadele sonucunda İngiliz şirketini kovdu.

Bu kez de yeni bir senaryo olarak ortaya konulan İngiliz oyunu ile Turgutlu Çaldağı’ndaki tesisler ve maden şirketi şaibeli bir ihale sonucu bir Türk şirkete devredildi. Öylesine şaibeli bir ihale söz konusuydu ki, bu Türk şirketi tam 6 ay ortaya çıkmayıp kendini kamuoyundan gizledi. Ancak “bu cinayete faili meçhul mü diyeceğiz” sorusunun ardından ortaya çıkarak kendilerini tanıtmak zorunda kaldılar. Tabii bu süre içinde de gizli gizli ihtiyaç duydukları izin ve ruhsat işlerini halletmişler. Sırtlarını dayadıkları AKP Hükümetine ve TÜBİTAK desteği ile “kutsal bir belge” haline getirmeye çalıştıkları ÇED raporuna pek güvendiklerinden, şimdi de “Türk”  kimliği ile halkı daha kolay kandırabileceklerini sandılar. Ama bilimle savaşılmaz. Bilim bu madencilik yönteminin çevre ve insanlık dışı olduğunu, bu yöntemi uygulamak için alınan ÇED raporunun da bir yüz karası ve utanç eseri olduğunu söylüyor.

Dolayısıyla bilimin aydınlık yolunu izleyen çevreciler, bilim insanları ve hukukçularla kolkola verdikleri mücadele ile aynı projeyi bu kez bir Türk firma olarak uygulamak isteyen VTG Madencilik şirketinin elindeki European Nickel projesinin ÇED raporunu paçavraya çevirerek tarihin çöplüğüne atılmasını sağladılar. Böylece maden şirketinin elinde sadece sırtlarını dayadığı iktidar desteğinden başka bir şey kalmadı. Tabii bu durumda VTG Madencilik şirketi aracılığıyla yeni bir senaryonun devreye sokulması gerekiyordu. Bu kezki senaryonun adı da “ÇED tadilatı” veya “yeni ÇED süreci” oldu. Amaç halkın ezberini bozup, bilgilerini kirleterek kafaları karıştırıp, bu madencilik yöntemi hakkında kamuoyunu kandırabilecek manevralar yapabilmek çünkü.

Ama kamuoyu 7 yıldan beri hep aynı insanların şimdi vazgeçtikleri ÇED raporunu nasıl da “çok bilimsel, çevre dostu, zararsız” diye savunduklarını unutacak mı? Dün sanki kutsal bir belge gibi savunduğunuz ÇED raporundan bugün neden vaz geçtiniz diye sormayacak mı? Bugüne kadar girmediğiniz kılık, söylemediğiniz yalan kalmadı, sizin artık hiçbir inandırıcılığınız ve güvenirliğiniz kalmadı demeyecek mi? İşte bu yüzden VTG Madencilik şirketi, tıpkı daha önce European Nickel şirketinin yaptığı gibi, her şeyi seçim sürecine göre ayarladı. Öyle ki, tüm Türkiye kamuoyu 25 Mart’a “yeni bir tape mi çıkacak, sex kasedi mi yayınlanacak” diye odaklanırken, Gediz vadisinin idam fermanı anlamına gelecek ÇED raporu ile ilgili Çevre Bakanlığı’ndaki değerlendirme toplantısı tam da 25 Mart tarihine denk getirildi!

Peki Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel işletmesi memleketimize ve halkımıza dünyanın en bereketli topraklarından vaz geçecekleri kadar büyük bir gelir mi vadediyor? Çıkarılacak nikel bu toprakların varlığından ve halkın sağlığından daha mı önemli? 

Hesap ortada: Madenin 15 yıl sonunda bir defaya mahsus bırakacağı gelir 1 milyar dolar. Kesintilerden sonra kalacak olan ise sadece 168 milyon dolar.  Borsa ve hal verilerine göre Manisa bölgesinin sadece 1 yılda sadece tarımdan sağladığı gelir 2 milyar doların üzerinde. Bu rakam 15 yılda 30 milyar doların çok üzerine çıkıyor. Sadece Turgutlu’nun 15 yıldaki tarımsal geliri ise 5.1 milyar dolar. Peki hangi akıl insana Manisa’da her yıl alınan 2 milyar dolardan veya 15 yılda alınan 30 milyar dolardan veya sadece Turgutlu’nun 15 yılda getirdiği 5 milyar dolardan madenin sadece bir defaya mahsus 15 yıl sonunda getireceği 168 milyon dolar için vaz geçmesini söyleyebilir? Matematik de bir bilim olduğuna, akıl ve mantık işi olduğuna göre, hesap bu kadar ortadayken, Turgutlu'daki nikel rezervinin dünyanın en harika 7 tarım vadisinden olan Gediz Havzası’ndan daha değerli olduğunu kim söyleyebilir?

Bilim, coğrafya ve matematik; dolayısıyla akıl ve mantık bizlere bir tek şey söylüyor: Doğanın bizlere bir armağan diye sunduğu asıl cevher, gerçek hazine Gediz Havzası’dır…


Sonraki yazı: Vahşi madenciliğe bütün dünya direniyor!



Yorumlar - Yorum Yaz