Ali İhsan Paşa

Ali İhsan Paşa
DP Afyon Milletvekili Ali İhsan Sabis


image name

Ali İhsan Paşa (Sabis)

Baki Kurtuluş, eserinde Ali İhsan Paşa hakkında şunları söyler: “Kurtuluş savaşı komutanlarından. 1920’de İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü. Oradan kaçarak kurtuldu. Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesi’nde 1. Ordu Komutanlığı yaptı. Cephe komutanı ile aralarında görüş ayrılığı çıktı. Yeteneksizliği görülerek görevinden alındı ve emekli edildi.” (1-a)

Aslında Ali İhsan Paşanın askeri kariyeri bir hayli parlak. Örneğin; Genelkurmay Başkanlığı’nın arşiv bilgilerine (2-a) göre, 1905 yılında Harp Akademisi’nden birincilikle mezun olan Ali İhsan Paşa, 1909-1911 yıllarında da Alman ordusunda eğitim görmüş. 1914’te yarbay, 1915’te albay, 1917’de tümgeneralliğe yükselmiş..

Askeri görevleri arasında da oldukça önemli görevler yer alıyor. Örneğin aynı kaynakta Edirne Harp Okulu İstihkam Öğretmen Yardımcılığı, Genelkurmay Dairesi 3. Şubesi’nde de önemli görevde bulunduğu belirtilirken, 31 Mart Ayaklanması'nı bastırmakla görevlendirilen Harekat Ordusuile İstanbul’a gelerek bir süre Beyoğlu Merkez Komutanlığı'nda görev yaptığı, ayrıca 1909 yılında Almanya’da eğitim gördükten ve 1911’de Harp Akademisi’nde Tabiye ve Harp Tarihi Öğretmen Yardımcılığı yaptıktan sonra da 1912’de Genel Karargah 3. Şube ve Çatalca Mevkii Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, 1913’te 10. Kolordu Karargahı 1. Şube Müdürlüğü, aynı yıl Maydos’taki Redif Karahisar Tümeni Kurmay Başkanı, 1914’te Genelkurmay Dairesi ve ardından Genelkurmay Karargah 1. Şube Müdürü  ve daha sonra da aynı yıl içinde 2. Ordu Kurmay Başkanlığı’na atandığı kaydediliyor. 
 
1915’te gönüllü olarak Kafkas Cephesi’ndeki 3. Ordu’ya giden Ali İhsan Paşa, bir süre 11. Kolordu Komutan Vekilliği görevinde bulunur ve ardından da sonradan 51. Tümen adını alan 1. Kuvve-i Seferiye Komutanı olur. Aynı yılın sonunda 9. Kolordu Komutanı, 1916’ da 13. Kolordu Komutanı olur. Bu Kolordu’yla 9-10 Mart tarihinde Irak Cephesi’nde Sabis Muharebesi’ni kazanır. (Cumhuriyetten sonra soyadı yasasının çıkmasıyla kendine kazandığı bu muharebenin adıyla anılması için Sabis soy adını alır.) Aynı yılın Haziran ayından itibaren kolordusuyla İran Harekatı’nda da bulunur. 1917’de yine Kafkas Cephesi’nde 4. Kolordu Komutanlığı’na, 1918’de de 6. Kolordu Komutanlığı’na atanan Ali İhsan Paşa, 1 Eylül 1918’ de bu kez de Musul’a gelerek burada görev alır. Ancak 2 Mart 1919 yılında 6. Ordu’nun Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf devletlerinin talebi doğrultusunda lağvedilmesinden sonra İstanbul’a gelen Ali İhsan Paşa, İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürgün edilir. (2)

Genelkurmay Başkanlığı Arşivi'nde 1921 yılında esaretten döndüğü belirtilen Ali İhsan Paşa'nın Kuşadası’na çıkarak Ulusal Kurtuluş Ordusu’na katıldığı belirtilirken, 7 Ekim 1921’de Batı Cephesi 1. Ordu Komutanlığı’na atandığı, 20 Haziran 1922’ de ise (Büyük Taarruz öncesi) bu görevden alınarak Milli Savunma Bakanlığı emrine alındığı  ve 28 Haziran 1923 yılında da emekliye ayrıldığı kaydediliyor.

Katıldığı savaşlar olarak Balkan Savaşı (1913-1914), 1. Dünya Savaşı (1914-1918) ve İstiklal Savaşı (25 Eylül 1921-20 Haziran 1922 arasındaki dönem) olarak sıralanan Ali İhsan Paşa'nın askeri görevi süresinde aldığı nişan, madalya ve takdirnameleri ise şöyle sıralanmaktadır: “Katıldığı harplerde Osmanlı, Alman, Avusturya-Macaristan Devletleri’nce çeşitli nişan ve madalyalarla, TBMM tarafından da İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.”  (2)

Askeri sicili bu kadar parlak olan Ali İhsan Paşa'nın siciline ilişkin yazımıza konu olan tek ayrıntı ise,  25 Eylül 1921 yılında atandığı Batı Cephesi 1. Ordu Komutanlığı görevinden, Başkomutan Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz emri vermeden önce ilk iş olarak 20 Haziran 1922’de Ali İhsan Paşa’yı bu görevden alması olayıdır. Böylesi parlak sicili olan üst düzeydeki bir komutanın böylesi önemli bir görevden, hem de düşmana kesin darbeyi vurmak için Türk ordusunun karşı saldırıya geçme aşamasında bizzat Başkomutan Mustafa Kemal tarafından görevden alınması, gerçekten de kafaları bir hayli kurcalayan bir konu. 

1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de de savaşan (3-a), katıldığı Irak Harekatı’nda sonradan kendisine soyadı olarak alacağı Sabis Muharebesi’ni kazanan, İran Harekatı ile de generalliğe terfi ettirilen Ali İhsan Paşa'nın böylesi Anadolu’nun ve halkın kaderini belirleyecek önemli bir savaş öncesi en önemli cephe olan Batı Cephesi 1. Ordu Komutanlığı görevinden alınmasının ardında gerçekten de yine çok önemli nedenler olmalıydı.

Dedem Emin Efenin gözünde kendisini bir kahraman yapan esirlikten kaçış olayına ilişkin, araştırdığım kaynaklarda dedemin anlatımlarına yakın veya benzer şeyler bulamadım. Örneğin Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivinde biyografisi anlatılırken, Ali İhsan Paşa için “25 Eylül 1921’de esaretten döndü” şeklinde bir anlatım kullanılıyor sadece. (2-b) Nasıl döndüğü veya nasıl kurtulduğuna ilişkin ayrıntılı bir açıklama yok. 

Bir başka kaynakta ise, “Irak cephesindeyken, Mondros Mütarekesi imzalanınca, İstanbul’a çağrıldı; İngilizlerce tutuklanarak Malta Adası’na sürüldü” denilirken de, ”Eylül 1921’de salıverilince Anadolu’ya geçti” şeklinde bir cümle yer alıyor. (3-a) Bu cümleden de Ali İhsan Paşa'nın İngilizler tarafından serbest bırakıldığı ya da esir değiş-tokuşu sırasında salıverilmiş olabileceği gibi bir yorum ve anlam çıkıyor. Ancak, dedemin İngilizlerin esir kampı olarak kullandıkları Malta Adası’nda esirken Ali İhsan Paşa'nın buradan kaçtığı şeklindeki anlatımlarını doğrulayan tek kaynak ise; Baki Kurtuluş’un Mustafa Kemal’in anlatımlarına ve söylevlerine yer verdiği eseri. Kurtuluş, Ali İhsan Paşa'nın kısa biyografisini verdiği eserinde, Mondros Antlaşması’ndan sonra ordusu lağvedildiği için İstanbul’a dönmek zorunda kalan Ali İhsan Paşa'nın burada İngilizler tarafından Malta’ya sürüldüğünü anlatırken, “Oradan kaçarak kurtuldu” şeklindeki cümlesiyle de bu ayrıntıya önemle yer vermiş. (1-a) Buradan da dedemin anlattığı Ali İhsan Paşa'nın kaçış olayının doğruluğunu anlıyoruz.

Araştırma konumuz olan Ali İhsan Paşa'nın Batı Cephesi 1. Ordu Komutanlığı görevinden alınmasının en ayrıntılı ve gerçek açıklaması da yine Baki Kurtuluş’un aynı eserinde yer alıyor. Kurtuluş’un ifadesine göre, Ali İhsan Paşa'nın bu görevden alınmasının nedenleri, 15 Nisan 1921’de Mustafa Kemal tarafından Batı Cephesi Komutanlığı’na getirilen İsmet Paşa (İnönü) ile aralarında çıkan görüş ayrılığı ile birlikte başlıyor. Eserinin bir başka bölümünde ise, Kurtuluş, bu olayı başlı başına ele alarak, Mustafa Kemal’in de anlatımlarına dayandırarak aktarıyor. Mustafa Kemal’in saldırıya geçme kararını aktaran Kurtuluş, bundan sonra da “Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa Sorunu” başlığını kullanma ihtiyacı duymuş ki, burada savaşın kazanılmasında bu sorunun henüz saldırıya geçmeden önce halledilmesi gerektiğine ve nasıl bir çıban başı oluşturduğuna da dikkat çekmek istemiş. 

Kurtuluş, konuyu şöyle aktarıyor: 
“Atatürk, saldırıya geçileceği bu günlerde, Birinci Ordu Komutanlığı’na Malta’dan gelmiş bulunan Ali İhsan Paşanın getirildiğini belirttikten sonra, Ali İhsan Paşanın ’kendisini Askeri Mahkeme’ye kadar götüren yersiz işlerinden ve benzeri uygunsuz bazı davranışlarından ötürü, Ordu Komutanlığı’ndan uzaklaştırılması’na da değinir. Ali İhsan Paşanın, ordunun düzenini ve genel yönetimini çıkmaza sokan davranışlarda bulunduğunu, ambarlarında bulunan şeyleri günlerce bildirmediğini, ’genel yiyecek sıkıntısı çekildiği sırada birdenbire, ambarlarında yiyecek kalmadığını ve açlık tehlikesi’ bulunduğunu belirtir.” (1-b) 

Bu konuyu bir de kendisini bu görevden alan Başkomutan Mustafa Kemal’in kendi ağzından dinleyecek olursak, Mustafa Kemal, Ali İhsan Paşa'nın o kendine özgü niteliklerini ve nev-i şahsına münhasır tavırlarını şöyle anlatır: 

"En küçük birliklerine kadar bütün ordusuna, önemli önemsiz her işin ve her kararın ancak kendisince verileceği kanısını aşılayarak, bütün ordusunda, yalnız kendisinin egemen olduğu sanısını uyandırmak. Büyüklerinden daha üstün olduğunu herkese kanıtlamak kaygısında bulunmak. Büyüklerin hem resmi iş, hem de özel davranışları bakımından üstlerinin saygınlıklarının düşkün olmasını araştırmak. Savaşta alacağı önlemlerin yerindeliği ve göstereceği sinir sağlamlığı yönünden kendisini denemeye fırsat bulunmamışsa da, bu alanda anlaşılan karakteri şu idi: Herhangi bir başarısızlığı, ne olursa olsun, astına ya da üstüne yüklemenin yolunu her zaman düşünmesi. İhsan Paşa, astlarına, yumuşak ve ince davranışlardan çok, sert ve resmi davranışlarla görev yaptırmayı gerekli sayar.”(4mk)


Ali İhsan Paşa yukarıdaki resimde Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte görülüyor

Mustafa Kemal
’in kendisinin kaleme aldığı bu satırlarda anlatılan karakter tam anlamıyla megaloman bir kişiliği tanımlamaktadır. Aynı zamanda iyi bir karakter analizi yapmasıyla da tanınan Mustafa Kemal’in, düşmana karşı saldırı emri verdikten hemen sonra, ilk iş olarak Ali İhsan Paşa’ Batı Cephesi’ndeki 1. Ordu Komutanlığı görevinden alması, daha önce de vurguladığım gibi, belki de savaşın kaderini etkileyecek kadar önemli, yerindeve son derece kritik bir karar da olmuş. Çünkü, Ali İhsan Paşa ile ilgili ilginçlikler ve onun kendine özgü nitelikleri konusunda, başka bazı kaynaklarda da sivil yaşamından da çok ilginç örneklere rastladım. 

Megaloman bir kişilik

Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü
 ile anlaşmazlığa düşen ve sonrasında da bizzat Başkomutan Mustafa Kemal tarafından görevden alınan Ali İhsan Paşa, bundan tam bir yıl sonra da zorunlu emekliye ayrılır ki, bunun da anlamı kendisinin aslında ordudan tasfiye edilmesidir. Çünkü emekliye ayrıldığında yaşı henüz 41’dir. (1882’de doğmuş, 1957’de ölmüş.)

Aslında Ali İhsan Paşa da, tıpkı Talat ve Enver paşalar gibi Alman hayranıdır. 
Bunda da Harp Akademisi’nden mezun olduktan sonra 2 yıl Alman ordusunda eğitim görmesinin etkisinin olduğu düşünülebilir. Ama onun Alman hayranlığı öylesine bir noktaya varmıştır ki, “kayıtsız şartsız Almanya’nın yanında olma” gibi bir tutuma da dönüşmüş. Örneğin; 2. Dünya Savaşı sırasında bile Ali İhsan Paşa'nınAlmanya’nın yanında olduğu görülür. 

2. Dünya Savaşı başladığında, Kurtuluş Savaşı sırasında anlaşmazlığa düştüğü Batı Cephesi Komutanı olanİsmet Paşa (İnönü) bu kez Başbakan’dır ve Ali İhsan Paşa (Sabis) ise zaman zaman bazı gazetelerde köşe yazıları yazmakta ve “Harp Hatıralarım” adlı 3 ciltlik bir kitabını tamamlamaya çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti adını taşıyan yeni Türk devletinin 2. Dünya Savaşı sırasındaki tavrı, İsmet Paşa'nın inisiyatifiyleHitler’in “nazizm”ine karşı çıkarak, İngilizler’den yana tavır alma ve Mustafa Kemal’in “yurtta barış dünyada barış” söylemini şiar edinerek, savaşın içinde fiilen yer almadan Almanya’ya savaş açmak yönünde şekillenirken,Ali İhsan Paşa ise 2. Dünya savaşı sırasında Almanya’yı ve Alman ordularının kazandığı başarıları öven yazılarıyla köşe yazarlığı yapmaktadır. Ali İhsan Sabis, bu dönemde "turancı" düşünceleri ile dikkat çekmiştir.

Bunun dışında da Ali İhsan Paşa'nın garip ve ilginç tavırlarına rastlanıyor. 
Örneğin; Mustafa Kemal’in “Büyüklerinden daha üstün olduğunu herkese kanıtlamak kaygısında bulunmak. Büyüklerin hem resmi iş, hem de özel davranışları bakımından saygınlıklarının düşkün olmasını araştırmak” şeklinde tanımladığı o ünlü megaloman tutumu sivilliğinde o hale gelmiş ki, kendisinin kesinlikle herkesten çok daha üstün olduğu  gibi bir ruh hali içindeki Ali İhsan Paşa, bir süre sonra devlet ve hükümet yetkililerine imzasız mektuplar göndermeye başlamış. (3-a) Bu mektuplar yüzünden de yargılanarak 15 ay ağır hapse mahkum olmuş. Ama 1947 yılında, hâlâ hasım olduğu İsmet İnönü tarafından bizzat çıkarılan bir af yasasıyla özgürlüğüne kavuşur. 

Ali İhsan Paşa, 1950'lere doğru ise artık Sabis soyadını kullanmaktadır ve Ali İhsan Sabis olarak siyaset sahnesine de çıkmaya hazırlanır. İzlediği siyaset ise Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’ye karşı hıncı olduğu için doğal olarak Atatürk ve cumhuriyet devrimlerine karşı bir politika olacaktır. Sonuçta da, 1954 yılında yapılan genel seçimlerde, Atatürk devrimlerine karşı çıkan ve daha çok şeriatçılara ve tarikatlara yönelik bir tavır içindeki Adnan Menderes’in liderliğinde Demokrat Parti’den milletvekilliğine adaylığını koyar ve seçimler sonunda da Afyon Milletvekili olarak TBMM’ye girer. 

1957 yılında öldüğü için de 1960 İhtilali'ni atlatmış olur. Eğer bu dönemde hala hayatta olsaydı, 1960 Darbesi'nde büyük olasılıkla Ali İhsan Sabis de, Menderes’le birlikte sanık sandalyesinde oturanlar arasında yer alanlardan biri olabilirdi. 

İşte, dedem Emin Efenin kahramanı olan Ali İhsan Paşa hakkında yaptığım araştırmalarda, incelediğim kaynakların kendisi hakkında yazdıkları bunlar. Görülüyor ki, Mustafa Kemal, kendisini Batı Cephesi’ndeki 1. Ordu Komutanlığı görevinden almakla savaşın kazanılması yönünde son derece önemli, doğru ve kritik sayılabilecek bir karar vermiş.

Mustafa Kemal, Birinci Ordu’yu, bir süre komutan vekilinin yönettiğini belirttikten sonra, anlatımlarını şöyle sürdürür: “Moskova Elçiliği’nden dönmüş olan Ali Fuat Paşanın Birinci Ordu Komutanlığı’nı kabul edip etmeyeceğini kendisinden sordum. Anladım ki, cephe komutanlığı yapmış olduğundan, cephe komutanının (İsmet Paşa) emri altına girmeye eğilimli değildir. Milli Savunma Bakanı olan Kazım Paşa aracılığıyla Birinci Ordu Komutanlığı’nı Refet Paşa’ya önerttim, kabul etmemiş. En son, o günlerde hiçbir koşul ileri sürmeden cephe komutanlığının buyruğu altına girerek çalışacağını söyleyen ve açıkta bulunan Nurettin Paşa’yı birinci Ordu Komutanlığı’na atadık...”  (Nutuk)

Nurettin Paşa ise, Mondros Savaş Bırakışması sırasında İzmir ve Aydın valilikleri ile birlikte 17. ve 25. Kolordu Komutanlıkları’nda bulunmuş, TBMM’nin ilk günlerinde İstanbul Hükümeti’yle Anadolu’yu uzlaştırma girişimlerinde bulunmuş bir isim. 1920 yılında Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçer. Ancak bazı genç komutanlarla anlaşmazlığa düştüğü için de bir süre sonra kendisine verilen görevden çekilmiştir. Büyük Taarruz öncesi Ali İhsan Paşa'nın yerine 1. Ordu Komutanlığı’na getirilen Nurettin Paşa, bu görevle ilk olarak Başkomutanlık Savaşı’na katılmış, zaferden sonra da korgeneralliğe yükseltilmiştir. 

Cumhuriyetin ilanından sonra da Askeri Şura üyesi olan Nurettin Paşa, 1925’ye askerlikten ayrılmış. Bir ara daCHP’nin Bursa milletvekili seçilen Nurettin Paşa da, milletvekilliği sırasında devrimlere karşı çıkısıyla dikkatleri çekmiş. (1-c)


Yararlanılan kaynaklar:

1-a Baki Kurtuluş-Tarihsel Olaylarla Söylev    Sayfa: 356
1-b Baki Kurtuluş-Tarihsel Olaylarla Söylev    Sayfa: 356
1-c Baki Kurtuluş-Tarihsel Olaylarla Söylev    Sayfa: 371
2-a Genelkurmay Başkanlığı-Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri-Ankara-1989 Sf: 174
2-b Genelkurmay Başkanlığı-Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri-Ankara-1989 Sf: 176
3-a Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Cilt: 16 Sf:10026
4mk Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk