Apollon ve Daphne Efsanesi

Apollon ve Daphne Efsanesi
“Ya Benimsin Ya Toprağın”


Doğanın ve bileşenlerinin Tanrılar tarafından insanlığa armağan olarak atfedildiği inancına sahip olan Antik topluluklardan beri, bitkilerin mitolojik hikayelerde farklı anlamlar yüklenerek yer aldığı ve tanrısallaştırılarak olaylarla özdeşleştirildiği görülür. Yer aldığı kültürün gelenek ve inançlarını yansıtan bu mitolojik hikayelerde bitkiler, kimi zaman başarı, zafer, kahramanlık, bilgelik. kimi zamansa güzellik, merhamet, aşk, ölümsüzlük gibi kavramları sembolize eder.

Bir çok mitte her dem yeşil kalmasıyla ölümsüzlüğü, yenilebilir meyveleriyle bolluk ve bereketi, güneş ışığını sevmesiyle tanrı Apollon’u, yapraklarının çelenk süslemelerinde zaferlerle ve kahramanlıklarla birleşmiş erdemi simgelemesiyle Defne Ağacı (Laurus nobilis), Antik Yunan başta olmak üzere birçok toplulukta önemli bir rol oynar.

Bu yazıda Akdeniz çevresi ülkelerin kültüründe geniş bir yer tutan, Latince övgü (laus) ile asil (nobilis) anlamlarına gelen ve aromatik tıbbi bir bitki türü olan defnenin, güneş, sanat, kehanet tanrısı Apollon ile güzeller güzeli bir nympha olan Daphne (Defne) arasında geçen platonik bir aşkın hikayesini ve bu hikâyenin farklı kültürlere yansımaları yer alıyor.

Konumuz Defne Ağacı, mitolojideki hikâyesi ise Apollo ve Daphne. Hikâyenin başlangıcı Afrodit’in oğlu Eros ile Apollon arasında geçen ok atma kavgasına dayanır.

Apollon bir gün ok atıcılığıyla ünlü olan Eros’u talim yaparken izler ve onunla alay eder. Bunun üzerine, çok sinirlenen Eros intikam için biri saplandığı kişiye tutku ve sonsuz aşk veren, diğeri ise saplandığı kişiyi aşk ve tutkudan tamamen uzaklaştıran altın suyuna batırılmış iki ok hazırlar. Sonsuz aşk veren ok Apollon’un, diğer ok ise kendini Toprak Ana Gaia’ya adayan su perisi Daphne’nin kalbine saplanır.

Bir gün Daphne ormanda gezerken Apollon ile karşılaşır ve Apollon kendisine umutsuzca âşık olur: Ancak, bakirelik yemini eden Daphne, Apollon’un hislerine karşılık vermez ve ondan kaçmaya başlar. Daha fazla kaçamayacağını anlayan Daphne, nehir tanrısı olan babası Peneios’tan, “Akarsularının ilahi gücü varsa beni yaralayan güzelliği yok et ya da hayatımı yok eden bedeni değiştir” diyerek yardım dilenir.

Apollon, Daphne’yi yakalayıp tam ona sarılacağı anda Peneios, Daphne’yi defne ağacına dönüştürür. Kollarının arasında bir ağaçla karşılaşan Apollon, hayal kırıklığıyla “benim olamadan kaybettim seni” diyerek Daphne’yi unutmayacağına yemin eder ve “Bundan sonra benim ağacım defne ağacıdır, savaşlarda kazananlar bu ağacın yapraklarından çelenkler taksın başlarına… Şarkılarda, şiirlerde adımız yan yana geçsin” diyerek ağaçtan kopardığı yaprak ve dallarla kendine başından hiçbir zaman çıkarmadığı tacını yapar (Metamorfozlar, Ovid, s. 557–559). Böylelikle defne ağacı Apollon’un sevgisinin ve sadakatinin sembolü olur ve şarkı, şiir, galibiyetlere adanır.

Zaman zaman bazı kaynaklarda Apollon ve Daphne mitinde farklılıklar gözlenir. Bunlardan biri Daphne’nin Yunan toprak tanrısı Gaia’dan yardım dilediği; bir diğeri ise Apollon’un aşkına karşılık bulamayınca, sinirlenip Daphne’yi kendinin defne ağacına dönüştürdüğüdür.

Daha az bilinen bir başka Apollon ve Daphne mitine göre ise, Elis kralının oğlu Leukippos, Daphne’ye âşık olur ve ona yaklaşabilmek için kadın kılığına girerek arkadaşlarının arasına girer. Daphne’nin kadın kılığındaki Leukippos’u çok sevmesi Apollon’u öfkelendirir. Apollon onun hilesini bozmaya karar vererek, Daphne ve arkadaşlarında su kenarına gidip yıkanmaları isteğini uyandırır. Kızların zorlamasıyla soyunan Leukippos’un erkek olduğunun anlaşılması üzerine kızlar tam ona saldıracakken tanrılar Leukippos’u görünmez kılarak korurlar. Apollon ise Daphne’nin peşine düşer; ancak, Daphne yakalanmamak için o kadar çok yalvarır ki, sonunda göklerin tanrısı Zeus ona acıyarak genç kızı defne ağacına dönüştürür (Grimal, 1997).


Apollon; Olympos’nun yakışıklı, esmer, uzun boylu. iyi kalpli, güçlü ve bir çok alanda yetenek sahibi tanrısıdır. Işık tanrısı olarak adlandırılsa da çok sayıda söylencede müzik tanrısı olmasının da altı çizilir. Olympos tanrıları onun müzik yeteneğine adeta hayrandırlar.

Bu popüler tanrı, bir gün gökyüzünde bir uçtan bir uca dolaşırken devasa bir piton yılanıyla karşılaşır. Okçulukta da bir hayli yetenekli olan Apollon onu hemen oracıkta öldürür, ancak vicdanı bu durumdan çok rahatsız olur. Tanrısallığının lekelendiğini fikriyle, yeryüzüne inip 7 yıl boyunca orada bir kralın çobanlığını yapmaya karar vererek, bu vicdan yükünü hafifleteceğini düşünür.

Apollon bir gün elinde liri dağ tepe dolaşırken, elinde oku ve yayıyla dolaşan aşk tanrısı olarak bilinen çocuk tanrı Eros ile karşılaşır. Ona “Eyy Eros senin eline bu savaş aletleri hiç yakışıyor mu? Sen istersen onları bana ver. Hem bilirsin ben attığım her hedefi anında vururum” diyerek Eros’u küçümser ve onu bir hayli kızdırır. Eros da şöyle karşılık verir: “Eyy Apollo sen kimsin ya? Sen benim işimi niçin küçümsersin? Sen elbette attığın her okla hedefi vurabilirsin, ama unutma benim oklarım seni bile vurabilir.” Eros bu sözleri söyleyip Apollon’un yanından ayrılırken, içinden kendisini küçümsemesinin bedelini ödeteceğine dair ant içer.

Nehir tanrısı Peneus’un güzeller güzeli su perisi kızı Daphne bir gün, güzel uzun saçlarını savurup dağ bayır dolaşıp koştururken, Apollon onu görür ve güzelliği onu cezbeder. Daphne, tıpkı Apollo’nun kız kardeşi tanrıça Artemis gibi bekaret yemini etmiş bir genç kızdır. Apollon onu büyülenmiş bir şekilde izlerken, onları izleyen bir kişi daha vardır: İntikam yemini etmiş Eros!

Aşk tanrısı Eros, hemen aşk okunu çıkarır ve Apollon’u vurarak Apollo’yu Daphne’ye oracıkta deliler gibi aşık eder. Fakat Eros’un işi daha bitmemiştir. Aşktan soğutan tahta okunu çıkarıp, onu da Daphne’nin yüreğine saplar. Böylece zaten bekaret yemini etmiş Daphne’nin kalbi yeryüzündeki bütün aşklara karşı mühürlenmiş olur.

Apollon, günlerce hayranlıkla Daphne’yi izler, ta ki artık izlemek kendisine yetmeyinceye kadar… Ona dokunmak en büyük isteği olur ve bir karar verir artık onun karşısına çıkacaktır.

Daphne aniden karşısında gördüğü bu aşk dolu tanrıdan çok korkar ve soluk soluğa bir kovalamaca başlar. Daphne nefret okunun etkisiyle kaçmaya çalışırken, Apollon aşk okunun verdiği motivasyonla adeta ya benimsin ya toprağın” diyerek kovalamaya devam eder. Artık kaçmaktan yorulan Daphne ise toprağı seçerek tanrılara yalvarır. (Bazı söylencelerde toprak ana Gaia’ya, bazı söylencelerde ise babasına) “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru…” Bu içten yalvarışıyla Daphne’nin vücudu yavaş yavaş ağırlaşmaya, bedeni kabuk bağlamaya, saçları ise yapraklara dönüşmeye başlar. Tam o sırada artık çok geç olsa da Apollon, Daphne’ye yetişir. Hikâyeyi anlatan resim ve heykellerde işte tam da bu sahnenin ölümsüzleştirildiği görülmektedir.


Hikayenin devamında ise, sevdiği kızın defne ağacına dönüşmesinin ardından hüngür hüngür ağlayan Apollon, “Mademki benim karım olamadın, benim ‘onur ağacım’ olacaksın. Bundan sonra ben ve tüm kahramanlar senin ağacının dallarıyla süsleyecek kendilerini. Kokulu saçlarından olan bu ağacın yaprakları yaz-kış yeşil kalacak ve ben onları taç yapacağım başıma” der. Böylece Roma hükümdarlarının defne yapraklı taçlarının nereden geldiğini anlamış oluyoruz…

Apollon ve Daphne hikayesinin temsil ettiği durumlardan söz edilir. Bunlara gelecek olursak… Birincisi, iffet (Daphne) ve şehvet (Apollo) arasındaki bir savaş olarak olarak yorumlanmıştır. Bir diğeri ise Ersnt Cassirer'in Dil ve Mit kitabında geçmektedir. Eski Sanskritçe’de Daphne “Ahana” anlamına gelir. “Ahana” ise Sanskritçe’de “tan kızıllığı” demektir. Kendisini kovalayan Apollo ise yine Sanskritçe’de “parlaklık” anlamına gelmektedir. Bu da bize mitolojideki bu öykünün her gün yaşanılan bir olayın tasviri olduğunu anlatır: Güneşin, tan kızıllığını kovalaması…

Defne Ağacının Kültürel Yansımaları

Muhteşem kokusu ve güzel görünümüyle birçok uygarlıkta yer edinen nadir bitkilerden olan defne, kimi zaman benzer kimi zamansa farklı anlamları sembolize ederken, farklı kültürler arasında bir köprü kurarak günlük hayatta çeşitli kullanımlarda karşımıza çıkar.

1. Antik Yunan Kültüründe Defne

Antik Yunan kültüründe Apollon ile özdeşleştirilmiş olan defne dalı veya defne ağacının tanrısallaştırılmasındaki neden Apollon ve Daphne mitinin yanısıra Yunan tanrılarına ibadet edilen ve kehanet merkezi görevi üstlenen Delphi Tapınağı (Apollon Tapınağı)’nın çevresinin defne ağaçlarıyla sarılmış olmasıdır. Ruhlara inancın yaygın olduğu bu antik dönemde, tanrıların öfkelerinden ve ölülerin kötü ruhlarından halkın kendisini, evlerini, sürülerini korumak ve onları uzak tutmak için defne ağacının yapraklarının kullanıldığı ayinler ve arınma törenleri düzenlenmiştir.

Aynı zamanda, Yunan kahinleri Apollon’un kehanet gücünden faydalanmak için kehanette bulunmadan önce dini ve ruhi bir misyon yüklenen defne ağacının yapraklarını çiğneyip istiareye yatmışlar ve halkın dileklerini yerine getirmeye çalışmışlardır. Kâhinden gelecek vaat eden cevabı alanlar ise Apollon’un iyiliğinin sembolü olarak defne çelengi ile taçlandırılmışlardır. Üniversitelerdeki alimlere de bilgelik sembolü olarak defne yapraklarından ve dallarından yapılmış taçların armağan edilmesi bu ödül sisteminin yansımasıdır.


Kehanet ve bilgeliği temsil eden defne çelengi (defne tacı) aynı zamanda en yüksek statü göstergesi olarak Antik Yunan’da ‘Daphnephoros’ adıyla da bilinen Apollon’un onuruna adanmış kutsal festival ve oyunlarda da kendini gösterir. Bunlar arasından her 9 yılda bir kutlanan Daphnephoria (Defne Taşıyanlar) Festivali ile birlikte tarihte en çok uygarlıklar arasında dönemsel ateşkes ortamı oluşturan Pythian Oyunları (Delphi Oyunları) ile dikkat çeker.

M.Ö. 6 – 4. yüzyıllar arasında her 4 yılda bir Delphi Tapınağı’nda, dönemin en ihtişamlı oyunu olan Antik Olimpiyat Oyunları'ndan 2 yıl önce ve sonra oynanan sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklere dayalı Pythian Oyunları’nda defne çelengi 
kahramanlık, zafer, barış ve sanatı sembolize eder. Bugünkü modern olimpiyat oyunlarının öncülü kabul edilen "Pythian Oyunları", Toprak Ana Gaia tarafından yaratılan ve insanlar için tehdit oluşturan efsanevi yılan Python’un Apollon tarafından öldürülmesi ve Delphi kehanetinin kurulmasına dayanır. Tanrısal varlık Python’u öldürmesiyle tanrılara karşı bir suç işleyen Apollon’un defne yapraklarıyla kendini arındırması ve ölümün bedelini ödemek için bu oyunları yaratması ile defne ağacı bir kez daha Tanrısal arınmanın temsili ve oyunda başarılı olanları kahramanlaştıran bir galibiyet ödülü olarak yer almıştır. 

Öte yandan, geniş bir coğrafik yayılım gösteren ve yaz-kış yeşil kalmasıyla canlılığını muhafaza eden defne ağacı, antik topluluklarda ölümsüzlüğün sembolü olup, insanın bilincini ve kişiliğini taşıdığına inanılan ruhların ölümden sonra, yalnızca bir elbise olarak cisimleştirilen bedenden ayrılarak, öbür alem veya ahiret olarak adlandırılan yerde yaşamını sürdürebilmesi için cenaze törenlerinde, mezar taşlarında veya mezar odalarında motif olarak yer almıştır. Ölümsüzlük sunmasının yanında defnenin herşeye kadir olduğuna inanılan iyileştirici, onarıcı gücü ile ağrılar, yaralar, iltihaplar, zehirli hayvan ısırıkları gibi birçok hastalıkların tedavisinde, sabun, parfüm yapımında ve ilaçların hammaddesinde 12 ana içerikten biri olarak kullanılmıştır. Bu kullanım günümüze kadar devam etmiş ve alternatif tıpta önemli bir yere sahip olmuştur. 

2. Roma Kültüründe Defne

Hristiyanlığı kabul etmeden önce Antik Yunan geleneklerinden etkilenen ve farklı bir dini inanca sahip olan Roma Krallığı’ndan itibaren Roma İmparatorluğu’nda defne ağacı yaprakları ve dallarıyla bolluk, bereket, sağlık, müjde, özgürlük, barış, askeri zafer, statü gibi birçok kavramı temsil etmesiyle günlük yaşamda çok önemli bir yer edinir.

Örneğin halkın her yıl mart ayının birinci günü bolluk, bereket, sağlık getirsin diye evlerinin kapılarına defne dalı asmaları; savaş esnasında tarafların ateşkes istemek için defne dalını sallamaları; zaferle dönen askerlerin defne çelenkleriyle ödüllendirilmeleri; sempozyum, festival, bayram, Tanrılara adak adama gibi etkinliklerde bilge, şair ve yazarların defne tacı takmaları; kralların başka krallardan asker dilerken defne dalları ve yapraklarıyla dolu sepet göndermeleri veya yönetimin barış dönemine girildiğini Roma tanrısı Jüpiter’in kucağına defne dalı koyarak halka ilan etmeleri gibi birçok gelenek defnenin erken dönemlerde günlük yaşamdaki kullanımlarını vurgular.

Defne, ilk Roma imparatoru Sezar, Augustus ile beraber imparatorluk döneminde de önemli bir konumdadır. Augustus’un Roma’daki Palatine Tepesi’nde bulunan ve kendisinin yaptırdığı Apollon Palatinus Tapınağı’na bağlı olan malikanesinin girişini çevreleyen defne ağaçları, kendisinin Apollon ile yakın ruhani ilişkisini betimlerken; bir kartalın gagasından düştüğü halde hiçbir zarar görmeyen tavuğun ağzındaki defne dalının da Augustus’un eşi ve Roma’nın ilk imparatoriçesi Livia tarafından malikanesinin zeminine dikilmesi hikayesi ise defnenin mucize ile özdeşleştirildiğini ve kendisine kutsal bir özellik atfedildiğini gösterir.

Bu dikilen dalın büyük bir ağaca dönüşerek defne ağaçlarından oluşan koruyu beslediği ve alınan her bir zaferle çoğaldığı rivayeti ise defnenin bereket ve askeri zaferle ilişkilendirildiği ve Antik Yunan’da olduğu gibi hanedanlık boyunca krallık defnesi / Augusta defnesi olarak da adlandırılan bu ağacın yapraklarından elde edilen tacın, savaşlardaki zaferin ve beraberinde getirdiği siyasi başarının temsili olarak kullanıldığı görülür. Bu nedenle Roma İmparatorluğu’nun zafer arzusu imparatorların başlarında defne çelengi ile tasvir edilmesi ve tasvirlerinin sikkelerin, madalyaların üzerine basılması geleneğini beraberinde getirmiştir. Yenilmez Romalı liderlerin ihtişamından esinlenerek onların başarısına ulaşma arzusu ile gücünü ve otoritesini tüm dünyaya duyurmak isteyen Fransız lider Napolyon da defne çelengi geleneğini sürdürmüş ve resimlerde, heykellerde, sikkelerde kendini başında defne yaprakları ile göstermiştir.

Öte yandan Romalılar, kolay yanmama ve yandığı zamansa yüksek sesle çıtırdama özelliğine sahip olan defne ağacının içinde ‘cennetsel ateş iblisi’ olarak adlandırdıkları varlığın yaşadığına ve bu nedenle Tanrıların öfkesinden kaynaklandığına inanılan ateş, şimşek, yıldırım gibi yanıcı dış tehditlere karşı ağacın bağışıklığı olduğuna inanmışlardır. İkinci Roma imparatoru Tiberius’un fırtınalı havalarda defne çelengi takması veya evlerin, tapınakların defne ağaçlarıyla donatılması bu inanıştan ötürü Romalıların aldığı korunma yöntemlerindendir.

Romalı yazar, doğa bilimci ve filozofu Gaius Plinius Secundus (Pliny the Elder) doğal ve coğrafi olayların araştırmalarının yer aldığı Naturalis Historia (Doğa Tarihi) adlı eserinde defnenin kültürel değerine değinerek sunaklarda ateş yakmak ya da tanrılara sunulmak için bile kullanımının yasaklandığını, çünkü defnenin bu tür muameleleri çıtırdayarak protesto ettiğini belirtir. Buna ek olarak Pliny the Elder, defne yağının felç, spazm, siyatik, morluk, baş ağrısı, nezle, kulak enfeksiyonları, romatizma gibi rahatsızlıkları tedavi ettiğinden, hamamlarda masaj yağı olarak kullanıldığından ve kişiye güç, kuvvet vermesi için de erkek adı olarak (Laurea) tercih edilen tek ağaç olduğundan bahseder. Ayrıca yine Roma’da defnenin özellikle imparator ve yüksek zümredeki bürokratların konaklarını çeşitli formlarıyla süsleyen popüler bir bahçe bitkisi olduğu antik yazarların anlatımlarından bilinirken, duvar resimleri, mozaikler ve mimaride de yer aldığı görülür. 

3. Anadolu Kültüründe Defne


Antik Yunan ve Roma’da önemli bir konuma sahip olan defne ağacı, Osmanlı dönemi Anadolu’da efe ve zeybek kültüründe totem niteliğindeki kutsal ağaç olarak kendini göstermeye devam eder. Akdeniz bölgesine özgü yetişen bu güzel kokulu ve yemyeşil yapraklı bitki, zeybekler arasında ‘teknel’ ya da ‘ölüm ağacı’ adıyla vefakarlığın ve sadakatin sembolü olarak anılırken, zeybekliğe terfi törenlerinin merkezi olarak da konumlanır. Bu törenler sırasında, zeybek adayı defne ağacı çevresinde toplanan diğer zeybeklerin arasında ayakta durur, törenin sonuna doğru zeybeklerin başı efe, yatağanını defne ağacına saplar ve ‘Sözünde durmayanın şu yatağan böğrüne batsın mı?’ diye sorar. Bu soruya ‘Evet’ diyerek yatağanın altından 7 kere geçen zeybek adayı gruba kabul edilir ve efe yatağanını ağaçtan çektikten sonra tören tamamlanır. Tören sonunda defne ağacı ile özdeşleştirilen zeybek adayı ihanetinin bedelinin ölüm olacağını bilerek sadakat yemini etmiş olur. Ağacın keskin ve uyarıcı kokusu, Akdeniz kıyılarında ve dağlarında gezen zeybeklerin törende verdikleri sözlerini kendilerine hatırlatır ve mesajın asla unutulmamasını sağlar. 

Rivayete göre Antik çağlardan beri bilinen Apollon ve Daphne miti defne ağaçları arasından akan şelalelerin bulunduğu Hatay’daki meşhur Harbiye Şelaleleri (halk arasında 'Apollon'un Gözyaşları')nda gerçekleşir ve Hatay’ın Defne ilçesinin bugünkü ismi de Daphne’den gelir. Bu geçmiş, farklı kültürleri birbirine bağlarken Akdeniz’in özgün florasıyla Efe geleneğindeki ritüel uygulamalarını da ilişkilendirmiştir. Çünkü Daphne, Apollon’dan kurtulmak ve bakire kalabilmek için defne ağacına dönüşürken, efenin izni olmadan evlenemeyip belli bir amaç için fedakarlıkta bulunarak bakir kalmayı tercih eden zeybeklerle paralellik gösterir.

Bu dönemde, kutsallaşan defne ağacının kesilmesi ve yakılması hem yasak hem günah olarak kabul edilirken bu ağacın yetiştiği yerlerin bereketli olduğuna inanmışlardır. Bu yüzden, Roma döneminde Hatay’daki Harbiye dolayları ve defne ormanlarına girilmesini yasaklandığı gibi Anadolulular da ağaca zarar vermemek için yetiştiği yerlere zorunlu olmadıkça girmemişler; ağacın meyvelerini de kutsal saydıkları için zeybekler yatağanlarına bu meyveleri sürmüşler, böylelikle tehditlere karşı korunacaklarını ve yatağanlarının güçlü kalacaklarını düşünmüşlerdir. 

Öte yandan, kutsal saydıkları bu tıbbi bitkiyi her derde deva görerek kas ve eklem hastalıkları gibi birçok hastalığın tedavisinde ve dallarının kabukları soyulmak suretiyle nazarlık yapımında kullanmışlardır. Kokulu ve aromatik bir bitki olmasıyla da yaprak ve meyveleri kozmetik, sabun ve boya endüstrisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Türkiye’de özellikle Hatay ilinde çok sayıda defne ağacı bulunması, Hatay defne sabunlarının ünlenmesine, etkili kokusundan dolayı arı petekleri, elbise, halı, kilimlerin güveden korunmasında kullanılmasına, çamaşırların güzel kokması ve yemeklere koku, tat vermesi için baharat olarak tercih edilmesine neden olmuştur. Anadolu’da geniş ve çeşitli kullanım alanlarına sahip olması defne ihracatında Türkiye’yi dünyada ilk sıraya taşımıştır (yaklaşık %80 ihracat payı). 

Geçmişten günümüze, sürekli ün veya tanınma için tamamen geçmişte kalan başarılara güvenen bir kişiye atıfta bulunurken defne üzerinde durmak’ veya rütbeyi rekabette kaybetmemeye dikkat etmek anlamında ‘defnelerine bakmak’ şeklinde deyimleşmesiyle çeşitli anlam ve kullanım misyonu yüklenen defne, günümüzde Apollon’nun zafer, merhamet, sadakat kavramlarını temsil etmesiyle şairlerin ve dolayısıyla akademisyenlerin gözdesi haline gelerek özellikle İtalyan, Fransız ve bazı Amerikan okullarında lisans, yüksek lisans, doktora diploma törenlerinde ödül tacı olarak uzmanlık derecelerini sembolize etmek için kullanılmaktadır. 

Defnenin Antik dönemden beri günlük hayatın her alanında olmasına karşın, zeytinyağının faydalarının keşfedilmesiyle zaman içerisinde gözden düşmeye ve neredeyse zeytin ağacının yaprakları defnenin yerini almaya başlamıştır. İlgilenirseniz zeytin ağacı hakkındaki mitolojik hikayeyi de okuyabilirsiniz.

Kaynak: Defne ağacının mitoloik hikâyesi

Mitolojide bir başka ağaç ile ilgili efsane için tıklayınız: Zeytin Ağacı efsanesi



Yorumlar - Yorum Yaz