Kızılderililer-Onların ağzından

Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir...

Onların ağzından


Kızılderili kabile reisleri anlatıyor

Reis Seattle (Duwamish) 

Halkımdan çok az insan kaldı. Fırtınanın silip süpürdüğü bir ovada dört bir yana dağılmış ağaçlar gibiler. Deniz midyelerle kaplı dibinden nasıl ayrılamaz ve onu nasıl kaplarsa, bir zamanlar halkım da bu toprakları öyle kaplıyordu. Ama o günler şimdi yalnızca acıklı bir anı olan büyük kabileler gibi, çoktan geride kaldı... Bizim için atalarımızın külleri kutsaldır ve ebedi dinlenme yerleri de kutsanmış topraktır. Siz atalarınızın mezarlarından çok uzaktasınız ve sanki onlara hiç saygı duymuyor gibisiniz. Sizin dininiz, unutmayasınız diye, Tanrı'nızın demir parmağıyla taş tabletler üzerine yazılmış. Kızılderili onları hiçbir zaman anlayamaz ya da hatırlayamazdı. Bizim dinimiz atalarımızın gelenekleridir. Yüce Ruh'un, gecenin kutsal saatlerinde yaşlılarımıza verdiği rüyalardır, reislerimizin gördüğü hayallerdir. Ve tüm bunlar da insanlarımızın kalplerinde yazılıdır. Sizin ölüleriniz mezarlarından çıkıp da yıldızların ötesinde dolaşmaya gittiğinde, doğdukları topraklar ve sizin için duydukları sevgi tükeniyor. Bir süre sonra da unutuluyor, bir daha asla geri dönmüyorlar. Bizim ölülerimizse, onlara yaşam veren güzel toprakları hiçbir zaman unutmazlar... 

Son Kızılderili de yok olduğunda ve kabilemin anısı beyaz adam için yalnızca bir efsane olarak kaldığında, bu kıyılar halkımın görünmeyen ölüleriyle dolu olacak ve sizin çocuklarınızın çocukları, kırda, çarşıda, dükkanda ya da yolu olmayan ormanların sessizliğinde kendilerini yalnız hissettikleri zaman, aslında yalnız olmayacaklar... Geceleri, şehirlerinizin ya da kasabalarınızın sokakları sessizken ve siz onların terk edilmiş olduğunu düşünürken, aslında o sokaklar, bir zamanlar oralarda yaşamış olan ve hala çok sevdikleri bu güzel topraklara geri dönen eski sahipleriyle dolu olacak. Beyaz adam hiçbir zaman yalnız olmayacak. Beyaz adam halkıma karşı adil olsun ve onlara iyi davransın çünkü ölüler güçsüz değildir. Ölüm mü dedim? Ölüm diye bir şey yoktur. Yalnızca bir dünya değişimi.  Seattle

Ayakta Duran Ayı, Siyu Kabilesi 
standing bear-ogalalaKızılderililerin sahip olduğu topraklarda hiçbir şey beyaz adamı memnun etmedi ve hiçbir şey onun değiştirici elinden kurtulamadı. Nerede kesilip indirilmemiş orman varsa,nerede hayvanlar kuytu köşelerinde dinleniyorsa, soluk benizliler oraya "ehlileştirilmemiş yaban arazi" dedi. Halbuki bize göre yabani, vahşi yer yoktur. Tabiat tehlikeli değil, misafirperverdir; korkutucu değil, arkadaşçadır. Bizim felsefemiz korkudan ve önyargıdan uzak, sağlıklı bir düşünce sistemidir. Bu noktada beyaz adam ve Kızılderili inançları arasında önemli bir fark buluyorum.
Kızılderili inancı, etrafını çevreleyen her şeyle insanın ahengini gözetir; beyazlar ise çevreye hükmetmeyi esas almıştır. Kızılderililer aradıkları her şeyi, paylaşma ve sevgide buldu; ama beyazlar aradıklarını korkarak savaşmada buldu. Biri için dünya güzellik doluydu. Diğeri için öteki dünyaya gidene kadar,tahammül edilmesi gereken günah ve çirkinlik dolu bir yerdi, o daima Yaratıcı'ya yarattığı dünyayı değiştirmesi için dua eder. Bu adam bizi anlayamayacaktır. Bizim yaşlılarımız bilir ki insan tabiattan uzaklaştıkça kalbi sertleşir. Bu sebeple biz çocuklarımızı tabiatın yumuşak eline yatkın yetiştiririz.

Sioux Savaşçısı Tatanka Yotanka (Oturan Boğa)

Beyazların uyduğu hangi anlaşmayı Kızılderililer bozdu? Hiç. Beyaz adam bizle yaptığı hangi anlaşmaya uydu? Hiç. Ben bir çocukken dünya Siouxlar'ındı; güneş onların toprklarında doğar ve batardı; savaşlara on bin kişi gönderirlerdi. Bugün savaşçılar nerede? Onları kim katletti? Topraklarımız nerede? Onlara kim sahip? Hangi beyaz adam onun toprağını veya parasını çaldığımı iddia edebilir? Yine de benim bir hırsız olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz kadın, ne kadar yalnız olursa olsun, benim tarafımdan esir alındı ya da onuru kırıldı? Yine de benim kötü bir Kızılderili olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz adam beni sarhoş gördü? Kim benim yanıma aç geldi de doyurulmadı? Kim beni karılarımı döverken, çocuklarıma kötü davranırken gördü? Hangi kanunu çiğnedim? Kendimi sevmem yanlış bir şey mi? Derimin renginin kırmızı olması çok mu kötü; bir Sioux olmam; babamın yaşadığı yerde doğmuş olmam; halkım ve topraklarım için canımı verebilecek olmam?


Reis Joseph (Nez Perce)

Reis Joseph (Nez Perce)

      

 

Dünya güneşin yardımıyla yaratıldı ve olduğu gibi kalmalı... 
Toprak yaratıldığı zaman üzerinde sınır çizgileri yoktu, onu bölmek insanlara düşmez... 

Dinleyin beni reislerim. Yorgunum; kalbim hasta ve üzgün. 
Güneşin şu anki yerinden sonsuza kadar, bir daha hiç savaşmayacağım.


Yaşlı bir Wintu Kadını 

Beyazlar hiçbir zaman toprağa, geyiklere, ayılara aldırmadılar. Biz Kızılderililer bir hayvanı öldürdüğümüz zaman, onun bütün etini yiyoruz. kökleri kazdığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Ev yaptığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Biz çekirgeler için otları yaktığımızda hiçbir şeyi mahvetmiyoruz. Biz, meşe palamutlarını ve fıstıkları sallayarak düşürüyoruz. Ağaçları baltalayıp devirmiyoruz. Biz yalnızca kurumuş ağaçları kullanıyoruz. Ama beyazlar toprağı deşiyorlar, ağaçları söküyorlar, herşeyi öldürüyorlar. Ağaç diyor ki, "Yapma. Acıyor. Canımı yakma" Ama onlar, onu baltalayıp kesiyorlar. Toprağın ruhu, onlardan nefret ediyor... Kızılderililer asla bir şeyin canını yakmaz, ama beyazlar herşeye zarar veriyorlar... Kaya diyor ki, "Yapma. Canımı yakıyorsun" Ama beyazlar hiç umursamıyor... Beyaz adamın ona dokunduğu her yer acıyor.

 mother

Gerenimo (Son özgür Apachi)

Kırmızı Bulut

                             

Rinehart Chief

 

Her şeyi açıkça bildikleri halde şimdi diyorlar ki, ben çok kötü biriymişim. Hatta oradakilerin en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum.

 

 

 

Beyazlar bize birçok söz verdiler, hatırlayamadığım kadar çok. Bir tekinin dışında hiçbirini tutmadılar. Toprağımızı alacaklarını söylediler ve aldılar.


Kızılderili Reis Algiysi 

      

Atalarınız bizden küçük bir toprak parçası istedi. Onlara acıdığımız için dileklerini geri çevirmedik. Aramızda yer aldılar. Onlara mısır ve et verdik. Onlar buna karşılık bize zehir (içki) sundular. Beyazlar bir kez memleketimizi tanıyınca, hemen sağa sola haber saldılar. Yeni yeni insanlar geldi. Biz onların dostça geldiğini sandığımızdan hiç korkmadık. Çünkü bize "kardeşim" diye sesleniyorlardı. Sözlerine inandık. Bu kez onlara daha geniş bir yer verdik. Kısa zamanda sayıları arttı. Daha çok toprak istemeye başladılar. Sonunda bütün yurdumuzu istediler. Gözlerimiz açıldı. Savaşlar oldu. Beyazlar bizimle savaştırmak için içlerinden kimilerine paralar verdi. Halkımızın büyük çoğunluğu öldürüldü. Beyazlar bizi içkiye de alıştırdılar. İçki yüzünden de binlerce Kızılderili kırılıp gitti. Kardeşlerim, eskiden bizim topraklarımız çok genişti. Sizinkiler ise çok küçük. Şimdilerde ise siz büyük bir ulus oldunuz. Bize yatağımızı serecek kadar bile bir toprak parçasını çok görüyorsunuz.


Hin-mah-too-yah-lat-keht (Dağlardan Yuvarlanan Gökgürültüsü) - 1877

Çok, ama çok konuşma duydum; oysa yapılan hiçbir şey yok. Gerçekleşmediği sürece, güzel sözlerin etkisi uzun sürmez. Sözler, ölülerimizi geri getirmez. Şimdi beyazlarla dolan topraklarımın bedelini, sözler ödeyemez. Babamın mezarını onlar koruyamaz. 
Güzel sözler bana çocuklarımı geri veremez. Savaş reisinizin verdiği sözün iyi niyetli olmasını güzel sözler sağlayamaz. Güzel sözler halkıma sağlık veremez, onların ölmesini engelleyemez. Güzel sözler halkıma barış içinde yaşayıp kendilerine bakabilecekleri bir yer veremez. Boş vaadler duymaktan yoruldum artık. Bütün güzel sözleri ve bozulan anlaşmaları hatırladığımda, kalbim sızlıyor. Irmaklar ters yönde akmadıkça, özgür doğan bir insanın, hapsedilip istediği yere gitme özgürlüğü elinden alındığında mutlu olmasını bekleyemezsiniz.... Büyük beyaz reislerin bazılarına, beyazların istedikleri her yere gidebildiklerini gördükleri halde Kızılderililere yalnızca bir yerde kalmalarını söyleme yetkisini nereden aldıklarını sordum. Bana cevap veremediler.
Bırakın özgür bir insan olayım - yolculuk yapma, konaklama, çalışma, istediği yerde ticaret yapma, kendi öğretmenlerini kendi seçme, atalarının dinini uygulama, kendi adına düşünme, konuşma ve davranma özgürlüğüne sahip olan bir insan. O zaman her yasaya uyar, ya da her cezaya razı olurum.


Kara Geyik

Kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları, hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o kanlı çamurun içinde birşeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada. Güzel bir düştü evet. Sonra bir ulusun umudu kırılıp paramparça oldu. Artık yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal ağaç.


Tecumseh (Shawnee Reisi)

Nerede bugün Pequotlar? Narragensettler, Mohawklar, Pokanoketler ve halkımın bir zamanlar güçlü olan diğer kabileleri nerede? Yaz güneşinin altında eriyip giden kar gibi, beyaz adamın açgözlülüğü ve baskısıyla yok oldular.


On Ayı (Comanche) - 1867
Bizi bir Kızılderili Bölgesi'ne kapatıp bizim için evler yapmak istediğinizi söylediniz. Onları istemiyorum. Rüzgarın özgürce estiği ve güneşin ışıklarını kesecek hiçbir şeyin olmadığı ovalarda doğdum ben. Sınırları olmayan, her şeyin özgürce nefes aldığı bir yerde doğdum. Ve orada ölmek istiyorum, duvarlar arasında değil.

  

     
Ana Sayfa Sonraki sayfa