20. Yüzyıl: Devrimler Çağı-2

20. Yüzyıl: Devrimler Çağı

2. Dünya Savaşı, Faşizm ve Sosyalist blokun doğuşu

2. Dünya Savaşı olarak anılacak bu savaş, ilkinden daha kanlı, daha vahşi, insanlık adına daha utanç verici savaş suçlarının yaşandığı bir dünya savaşı olarak geçecekti tarihe. 1. Dünya Savaşı'nda kaybeden taraf olan Almanya, Hitler liderliğinde dünyayı faşizm ile tanıştırıyor, bu kezki emperyalistler arası paylaşım savaşında kazanan taraf olabilmek için 2. Dünya Savaşı'nı başlatan ilk işgalci emperyalist güç olurken, öte yandan Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atan Amerika da, tarihin en büyük insanlık suçuna imza atan emperyalist ülke oluyordu...

Ama dünyanın paylaşılması yolundaki bir başka öncelikli hedef, gelişip palazlanmakta olan sosyalizmin, emperyalist sistem karşısında bir güç olmadan önce yok edilmesiydi. Dolayısıyla emperyalizmin bu kezki amaçları arasında, sosyalizmin yıkılması ve yok edilmesi hedefi de birincil olarak yer alıyordu. Bu nedenle Hitler, çok geçmeden sosyalizmin merkezi halindeki Sovyetler Birliği'ne saldırarak Moskova'ya kadar ilerlemeye ve işgal planını uygulamaya yöneldi. Stalin'in liderliğindeki Sovyetler Birliği, Moskova içlerine kadar çekildikten sonra başlattığı karşı saldırıyı hiç durmaksızın ilerleyerek Almanya içlerine kadar sürdürdü. 2. Dünya Savaşı'nın en azgın, saldırgan ve vahşi emperyalist gücü Almanya'yı yenilgiye uğrattıktan sonra, Almanya işgali altındaki ülkelerinin de kurtarıcısı rolünde olunca, sadece büyük bir zafer kazanmakla kalmadı, dünyanın şimdiye kadar tanıdığı en kanlı ve vahşi rejimi olan faşizmi de yenen bir güç oldu. Bu sonuç da sosyalizmin insanların gözünde daha önemli bir seçenek haline gelmesine, giderek daha büyük bir sempati ve prestij kazanmasına da neden oldu.

Sovyetler Birliği de, elde ettiği bu büyük zaferin ve prestijin ardından, en vahşi ve saldırgan kanadını yok ettiği emperyalizme karşı bir blok oluşturabilmek amacıyla, Alman işgalinden kurtardığı Doğu Avrupa ülkelerinde, desteğiyle oluşturulan sosyalist iktidarlar aracılığıyla hızlı bir şekilde sosyalizmi inşa etmeye koyuluyordu. Böylece 2. Dünya Savaşı sonunda emperyalizmin karşısında sosyalizm daha güçlenmiş bir şekilde çıkıyor, emperyalist sistem karşısında ona alternatif bir ekonomik ve toplumsal sistem olarak tam bir "sosyalist blok" oluşmaya başlıyordu.

Sosyalist Devrimler dönemi

2. Dünya Savaşı sırasında dünyanın faşizmi yaşaması, Amerika'nın Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atması, insanlık gözünde emperyalizme karşı öylesine bir tepki ve nefret yaratıyordu ki; bu savaş sonunda emperyalist sistemin karşısında bir blok olarak yükselen "sosyalizm" büyük bir sempati kazanıyordu. Sosyalizm, artık ezilen halkların ve yığınların gözünde bir seçenek durumundaydı. Bu nedenle "sosyalizm", emperyalist işgal altında olmayan ülkelerde bile, ezilen halkların dikta rejimlere karşı yürüttükleri mücadelelerinde bir "dava" halini alıyor, kapitalist sistemlerdeki ezilen sınıfların verdikleri mücadelelerinde ise bir "sınıf ideolojisi" olarak kitlelerin gözünde giderek daha da "yükselen bir seçenek" olmaya başlıyordu. 

60'lı yıllara doğru da Latin Amerika'da Fidel Castro ve Che Guevara önderliğinde Küba Devrimi ile başlayan devrimci dalga, bu yükselişi daha da zirveye tırmandırıyor, anti-faşist ve anti-emperyalist tavır, 68 Kuşağı Hareketi ile birlikte çağa damgasını vuruyor ve solun değerleri dalga dalga yeryüzüne yayılarak "yükselen değerler" haline geliyordu. "Tarihin çağrısından kaçamayız, dünyayı değiştirmeliyiz" diyen Che Guevara bu dönemde tüm dünyada bir "devrimci sembol" oluyordu. 70'li yılların başına doğru Vietnam'ın 2. Dünya Savaşı'nın en büyük galibi diye kendini kabul ettirip, emperyalizmin jandarmalığını üstlenen Amerika'ya karşı kazandığı zafer ve ardından oluşan sosyalist iktidar, bu çağa "sosyalist devrimler çağı" adının damga vurmasında en önemli etkiyi yapıyordu.

 

Che Guevara

Kahraman bir yüzyıl: 20. yüzyıl

68 Kuşağı Hareketi ile birlikte başlayan süreç ve 70'li yıllar, her bakımdan emperyalizm açısından zorlu bir sürecin yaşandığı yıllar olarak gelişmişti. Sosyalizm mücadelesinin giderek yükselmesi ile birlikte, emperyalist-kapitalist sistem karşısında da dev gibi büyümeye başlayan bir "sosyalist blok" da oluşmaya başlamıştı. 2. Dünya Savaşı'nın galip taraflarından SSCB, kazandığı büyük prestijle ABD karşısında "Dünyanın diğer süper gücü" olarak adlandırılıyor, başını ABD'nin çektiği emperyalist-kapitalist sitemin karşısında alternatif olan sosyalist sistemin merkezi olarak görülüyordu. Artık iki ekonomik ve toplumsal sistem, iki kutuplu bir dünya vardı...

Döneme "sosyalist devrimler süreci" damgasını vurmuş, Latin Amerika'dan, Uzak Asya'ya ve Afrika'ya kadar pek çok kıtada yer alan çeşitli ülkelerde, "sosyalizmi kurmak" hedefi doğrultusunda başlamış olan kesintisiz bir "halk savaşları dönemi" yaşanmaktaydı. Bu nedenle 20. yüzyıl, pek çok açıdan "kahraman bir yüzyıl" olarak da tanımlanabilir...

Her iki Dünya Savaşını da bu aynı yüzyılda yaşadı dünya. Hitler'i, faşizmi, korkunç Nazi toplama kamplarını, soykırımı yine bu yüzyılda tanıdı. Hiroşima ve Nagazaki'ye Atom Bombası bu yüzyılda atıldı. Emperyalizmin ne denli vahşi ve saldırgan olduğu gerçeğini, kimyasal silahları bu yüzyılda öğrendi insanlık. İnsan hakları mücadelesi bu yüzyılda doruğa ulaştı, demokrasi mücadelesi bu yüzyılda gelişti ve zirveye tırmandı... Barış, özgürlük ve bağımsızlık adına en sert kavgalar bu yüzyılda yaşandı. Ulusların işgale ve işgal edilmelere karşı kurtuluş savaşları bu yüzyılda çağa damgasını vurdu. Sosyalizmi 20. yüzyılda yaşadı, bu yüzyılda bloklaştı dünya...

20. Yüzyıl; emperyalizme karşı ezilen halkların ve kapitalist sisteme karşı da ezilen sınıfların mücadelelerinin yükseldiği bir "devrimler çağı" oldu. Ama aynı zamanda tüm dünya insanlığının insanlık yolunda daha çağdaş, insan olgusunu ön plana çıkaran bir kültürel gelişimi yaşadığı bir yüzyıl ve çağdaş bir kültür devrimini en üst düzeye çıkardığı, verilen mücadelelerle insani değerlerin en üst düzeye yükseltildiği, insanca ve insan onuruna yaraşır bir yolda yürümeye başladığı bir "bilinç ve insani devrim çağı" da oluyordu...  

                Sonraki bölüm: Yeni Sömürgecilik ve Soğuk Savaş