Gediz Havzası cinayetinin altından mektup çıktı!


Necati Doğru

Necati Doğru'nun Sözcü Gazetesi'nde yazdığı yazı: 

İmzasının üstüne koyduğu fotoğrafından genç olduğu anlaşılan ve genellikle "çok ilginç insan hikayeleri" yazan Melis Alphan, "Türkiye'nin doğal cennet parçası ve dünyada eşi benzeri az bulunur Gediz Havzası'nın yabancı sermayeli bir madencilik şirketi için lokum (Turkish Delight) haline getirildiğini, fakat ovanın sahibi Türkler için de zehir ve ölüm üreten topraklara dönüştürülmekte" olduğunu yazdı.

Ben gazetecilik buna derim.
Çok etkileyici çevre haberiydi.
Türbanlı Türkiye duymadı.
Tık ses çıkmadı.
Çıkarmadı.

İki hafta dolacak.
Dikkatle, merakla bekledim.
Ne Enerji Bakanı açıklama yaptı, ne Çevre Bakanı, ne Başbakan!

Üç kuruşluk yabancı sermaye gelecek diye "Gediz Havzası'na hakim Manisa Çaldağı'nın yamaçlarında toprak altında bulunan nikel madenini çıkarma yatırımına" izin verilmişti.
Nikel 160 metre derinlikteydi.
Yabancı şirket gelecekti.
"Liç yöntemi" ile nikel çıkartılacaktı.
Herşey kitabına uygundu.
Bakanlık razı edilmişti.
ÇED raporu da alınmıştı.

İçlerinde TEMA Vakfı'nın da bulunduğu ve "Türkiye'nin tabiatı-toprağı-canlısı üzerine titreyen" çok sayıda saygın sivil toplum kuruluşunun; "Gediz Havzası asitle yıkanarak Cehenneme dönüştürülüyor" diyerek açtığı davayı da, Çevre Bakanlığı'ndan izinli İngiltere Merkezli European Nickel PLC'nin Türkiye'de kurduğu SARDES Nikel Madencilik A. Ş. kazanmıştı.
Evet nikeli SARDES çıkartacaktı!

Yatırım kitabına uygundu.
İngiliz şirket sevinçle gelmişti.
Turgutlu Çaldağ'ın altında uyuyan nikel, İngiliz girişimcileri dolar milyarderi zengin yapacaktı.
Fakat bilim insanları, mahkemedeki bilir kişi görüşleri ile aynı düşüncede değillerdi.
Bilim korku içindeydi.
Çaldağ'da cinayet işlenecekti.
Doğa katliamı olacaktı.
İnsanlık da öldürülecekti.

Burada 15 yıl boyunca cennet toprak; 18 milyon to (800 bin tankeri tamponlarıyla birbiriyle öpüşecek şekilde arka arkaya dizdigin zaman Manisa Turgutlu'dan Çin'in başkenti Pekin'e kadar uzanan bir tanker konvoyu oluyor) sülfürik asitten geçirilecekti.
Gediz Havzası: Tarım Cenneti!
Sülfürik asitle yıkanacaktı.

Günün her saatini, her dakikasını, geceleri uyurken bile rüyalarını "Gediz Havzası Cenneti'nin mutlaka bu cinayetten korunmasına" vermiş uzman İTÜ Yüksek Mühendisi Prof. Dr. İsmail Duman, "Manisa'dan İzmir'e bütün ovanın yeraltı suları etkilenecek, sülfürik asit bütün bölgenin sularına karışacak ve milyonlarca insan bölgeden göç etmek zorunda kalacak.
15 yıl sonra nikel madeni topraktan alınıp, orada sülfürik asit posa kaldıktan sonra Gediz Havzası bir otun bile bitmediği bir hal alacak" diyor.

Bu cinayete nasıl izin verildi?
Ben araştırdım.
Altından bir mektup çıktı.

Tarih; 2007 yılı Şubat ayıydı.
İstanbul'da lüks lokantada bir akşam yemeği yeniyordu.
Yüzlerden mutluluk akıyor ve geceye "kazan-kazan" dostluğu damgasını vuruyordu.
Devlet Bakanı Ali Babacan, eski İngiltere Büyükeçlisi ve İngiliz Nikel madencilik şirketinin yeni yönetim kurulu üyesi Sir David Logan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Reha Demeç ve European Nickel Genel Müdürü Simon Purkiss, akşam yemeğini bitirdiler. Vedalaşırken Sir David Logan cebinden çıkardığı mektubu Devlet Bakanı Babacan'a uzattı.
Babacan mektubu cebine koydu.

Bu mektupta Çaldağ'dan İzmir'e kadar uzanan Gediz Havzası'nı sülfürik asit cehennemine dönüştürecek nikel arama yatırımına "izin çıkartılması" isteği yazılıydı.

Bilin bakalım.
Mektup ne amaçla yazılmıştı?
Babacan eliyle kime verilecekti?



Bu mektup olayının detayları ve perde arkasını siteden okumak için: Esrarengiz mektup

  
 

 
 Gediz Vadisi'nin yok edilmesine izin vermeyin!  



0 Yorum - Yorum Yaz